Hürriyet

6 Temmuz 2010 Salı

:::SAVAŞ SANCISI:::

Yıl 1976. İran'a gelin giden annem için sancıların başladığı ilk yıl. Annem...Benim güzel annem. Nereden bilebilirdi ki? En düzenbaz düzensizliklere yol gittiğini... İran'lı bir adama aşık olup, severek evlenmişti. Ailesinin bütün karşı çıkmalarına rağmen. Memur bir ailenin, en küçük kızı. Evinde, babadan sonra en erkek kızı. Çalışır, ev bütçesine katkıda bulunurmuş annem. Küçük memur sevinçleri yaşanırmış, altı kişilik, tek göz odalı kerpiç evlerinde annemin.Beymen, Osmanbey şubesinde çalışırken tanışmışlar babamla. Babam olacak o adamla. Bir güzel afetmiş ki annem, herkes onu Belgin Doruk'a benzetirmiş. Babam, o dönem, İstanbul Hukuk Fakültesi talebesi. Taaa İran'dan gelmiş okumak için buraya.

Bunları yazarken, Sergei Rachmaninoff'un 3.Konçertosunu dinliyorum. En sevdiğim. Anneminde en sevdiğiymiş babam o zamanlar. Onu dinlermiş. Her sözünü, her fısıltısını hayranlıkla... Babamla burada evlenmişler. Sonra balayı için tarih ve medeniyetler diyarı İran'a. Mistik ve binlerce yıllık topraklara. Babamın memleketine yolculuk. Dediğim gibi, yıl 1976...Şah Pehlevi'nin en şahane zamanı. Şah rejimi, bir diktatörlüktü kimilerine göre. Bence öyle değil... Tebriz'in en refah dönemleri. Bir gizli düşman var. Bir çıban. Bir kancık, Hümeyni adında... Şah'ın, Fransa'ya sürgüne gönderdiği. Hümeyni Ayetullah. Sürgünden dönme hazırlıkları yapıyordu. Ülkesine, İran'a dönecek ve daha sonra İran'ın üzerine kara bir bulut gibi çökecekti!Tebriz ve Tahran genelinde, şerefsiz Hümeyni alehtarı örgütlenmeler filizleniyordu.

Bu olaylar sırasında ise annem ve babam mutlu çifti yaşamaya devam ediyordu. Babamın ailesi oldukça görkemli bir konakta yaşıyordu. Büyük ve zengin bir aile. Şah ailesine de yakınlıkları ile bilinirlerdi, İran'da, "VASSETİ" ailesi. Her masal sadece dinliyorsanız güzeldir. İçindeyseniz o kadar cazip olmayabilir. Masalların kötü adamları ile başetmek pek meşakatli ve yıpratıcıdır. Bu masalımsı balayı, bir kabusa dönüşecekti. Annem ve babamın çocukları olmuyordu. Sorun babamda olmasına rağmen, erkekliğine laf söyletmeyen babam, bu durumu kabul etmiyordu. Benim için çok çabaladılar. Amaan. ne geresiz bir çaba. İnat ettiler ve yaptılar... Dört yıl sonra... Sancılı bir dönemden sonra 19 Nisan 1980 yılında ben dünyaya geldim. Çok önemli bir yıldı! Ben doğduğum için değil tabi ki. 1980 yılında, Hümeyni, anayurda geri dönmüş ve cahil halkın desteğini arkasına alarak, Şah rejimini devirmiş, kendi kara düşünceleri ile bezenmiş, "Şeriat" sistemini İran'a yaymıştı. Halk fakirleşmiş. İran en kötü kabusuna gözlerini yummuştu. Komaya giren zavallı ülke, Hümeyni'nin petrol anlaşmazlığı sebebiyle, Irak'a, o yıl savaş açmasıyla bütün yaşam belirtilerine elveda demişti. İşte ben o yıl, bu boktan dünyaya gelmiştim. Iran, Irak savaşını ardımda getirerek. İki gereksiz yıkım, Çifte felaket.

Lanetler zinciri ve benim kabul görmezliğim, ilk o zaman başlamıştı. Doğduğum saatte, hastanenin karşısındaki binanın bombalandığını anlatır annem. Onlar ölürken, ben yaşadım. Şimdi sorsalar, karşıda ki binada olmayı dilerdim. Dünya'ya gelirken, bunu isteyip, istemediğimizi, seçip, seçmediğimizi kimse sormuyor. Ne bencillik! Başkasının hayatı hakkında hüküm vermek! Çocuğunuz bile olsa... "Herkesin yaşamda bir amacı vardır. Doğmasında bir anlam ve sebep vardır" diyenlere sakın inanmayın! Bu külliyen yalan! Herkesin bir amacı yoktur ve olmasıda gerekmez. Bazılarımız, başkalarının amaç ve hedefleri için bu dünyaya geliriz ve mutlu olamayız o yüzden.

Ben bir savaş tanrısıyım. Doğumumla bir savaşı başlattım. İran,Irak savaşı tam sekiz yıl sürdü. 1980-1988 yılları arasında. Sonuçta iki tarafta bolca cesetten ve gerilemeden başka hiçbirşey kazanamadı. Hümeyni, erkekleri savaşta ölen kadınlara, bir gecelik imam nikahı kıyıp, onlara sahip oluyordu. Ben buna "Şeytan Nikahı" diyorum. Ertesi gün ise "Talaki Salise" ile boşuyordu kadınları. Dokuz yaşına giren erkek çocukları silah altına alınıp, savaşta, mayınlı bölgelerde, önden yollanıyordu ki; Usta askerlere zeval gelmesin. İşte böyle bir kansız, namussuz pislikti Hümeyni.

Savaş bittikten sonrada, monarşi ile yönetmeye devam etti sözde "İran Cumhuriyeti"ni... Biz savaş bitmeden, iki yıl önce yani 1986'da Türkiye'ye kaçtık. Kardeşim 1985 yılında doğdu. Olağanüstü halden dolayı ülke dışına çıkışlar men edilmişti. Babam birilerine para yedirdi, İran'dan çıkmak için. Bir otobüsle kaçak olarak sınırı geçmiştik. Nihayet... Kurulan düşlerin yıkıldığı ülke. Yine de vatan toprakları. Türkiye... Kurtulmuştuk!?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder