Küçük bir kız bayram sabahı ne yapardı?
Eğer o bayram sabahı en sevdiğini kaybetseydi…
Annesi, babası ya da kardeşinden bahsetmiyorum. 3 yaşında
bir kızın en sevdiği şeyden, evcil hayvanından bahsediyorum. Köpeğinden… Onunla
oyunlar oynayan, sırtında gezdiren ve ona kayıtsız, karşılıksız bir sevgi besleyen
köpeğinden bahsediyorum.
Uyandığında dili dışarı düşmüş, ölü bedeni yerde, gözleri
kapalı yatan köpeğini kaybeden kız…
Evlenecek bir adam, nikâh günü ne yapardı?
Eğer o nikâha birkaç saat kala, evleneceği kadın
ortalıkta olmasaydı…
Her şey o kadar
güzel gidiyordu ki… Nikâhtan sonra ikisi de cep telefonlarını kapatıp,
havaalanına gidecek ve balayı planlarını gerçekleştireceklerdi. Elbette bu
güzel hayaller, İstanbul’un yoğun ve ölümcül trafiğinde, gelin adayımızın ön
camdan, yola fırlamasıyla, temelli ertelendi. Kazada gelinin babası ve abisi
de, onunla birlikte can verdiler.
Cep telefonlarına bir daha cevap veremeyecekler. Damatsa
bunu öğrenecek ve öğrendiğinde…
İşsiz biri, Cuma günü çalıştığı şirkete gittiğinde ne yapardı?
Başkasının hatası yüzünden, yanlış anlaşılarak işini
kaybeden kişi…
Kendini ve işini, karşısındakilerin anladığı kadar
anlatmaya çalışan ama anlak sınırları yetersiz olan bu insanlara tarifte güçlük
çeken, işine kendini adamış kişi... Hevesi kırılmış, hakkı yenmiş ve
küstürülmüş kişi bir sabah işe geldiğinde, aslında işinden olduğunu öğrenir.
İşini yapmayan ama başkaları üzerinden prim yapan, asalakların yanlış
yönlendirmesi üzerine, hak ettiği değeri değil de, hak etmediği ithamları gören
kişi…
Hayattayken, ölerek yaşayan kişi ne yapardı?
Bütün bunları sadece yazardı... Yazar.. Yaz!
M.V