Hürriyet

18 Mart 2011 Cuma

Karakter SİZler

Herkesin kendi hayatı içinde dörtnala koşturduğu, yolda tökezlediği, nefes boşluğu aralarında dikkatini bana vermesini istediğim için yazıyorum.

Yaşamım boyunca tanıdığım fakat anlamsızlıklarına tanıdık bir anlam veremediğim bazı karakter kökleri var.

Bunları size sıralayacağım. Ayrımcılık yapacağım çünkü bütün varoluşlar ve bilişler ayrıdır.
Şimdi;
İnceleyecek olursak kopya CD karakterli, telif haksız ve Hak'sız insanları...

Başlıkları aşağıda ki gibidir:

1-Celbi yayımlanmış günahlarından yargılanmak için ayaklarının üzerinde durduğu zaman, sorgularda boğulmamak amacıyla, pisliklerini örtmek için yaşayanlar.

2-Başkalarına, kendi taraflı mahkemesinde, hem mübaşir, hem yargıç, hem savcı, hem avukat rolleriyle adalet dağıtanlar.

3-Elindekilerin kıymetini, neye paha biçerek tartacağını anlayamayanlar.

4-Yaptığı iyilikleri, vadeli hesap sanıp, faiziyle geri almak isteyenler.

5-Karıncanın vasfı kadar yücelemeyen koca balinalar.

6-İnsanlığı, varlık bilim algılayan somutçular.

7-Herkesi kendi basit karakterinden aşağı görenler

8-Elinde, avucunda olanı, olmayanı, hayatını, kendine hayat olabilecekleri başkaları için feda edenler.

9-En sevdiği insanı, aşkını kaybedip anılarını paha biçilmez hazinesi ilan edip, acılarıyla var olanlar(BEN)

10-Çok mücadele vermiş, zor elde etmiş, badireler atlatmış acı deneyim zenginleri.

11-Her fırtınada ayakta kalmak gayesiyle, inadına inat yıkılmayan gemi ana direkleri.

12-Yönünü kaybettiğinde, kılavuzu kargadan bile kötü olsa da umudunu kaybetmeyenler.

13-Devinimlerine alışamayıp yaşamın, devrilenler.

14-Kendi dışında olanları, dışarıda tutarak onlara içten içe zarar veren ziyana güç anlamı atfeden zavallılar.

15-Dönüşlerde, gidişlerde, varışlarda, hayat yolculuğunda zevk almayı bilenler.

16-Macerayı kendine bahane edip, sorumluluktan kaçanlar.

17-Kendi yaratılışında karakter boşluğu olduğu ve uzaydaki izdüşümünde hacmi zayıf kaldığı için başka karaktersiz karakterleri kendine rol model kabul edenler.

18-Mutsuzluğundan uzak olmak için çırpınan ama yakarışları ile denemeleri faydasız kalanlar(BEN)

19-Gücün, hp, KwH, AmH, Kg, OmH vb. birimlerle ifade edildiğini unutup, para denilen incecik, yırtılan, yanan, eriyen, eğilip, buruşan, rüzgarda kolayca uçan, ağırlığı oldukça hafif, her pisliğin eline geçebilecek, üzerinde mikroplar barındıran, herkesin ellediği, ağaçtan elde edilmiş en kötü evlat olan, kağıt parçasına tapan karakteri de para ile aynı özelliklere sahip hiçler.

20-Ördüğü duvarlardan kimseyi içine almayan, mabedinden kendide dışarı çıkmayan, haklı olarak korkanlar.

21-Rahatını bozmadan, rahatça yaşayanlar.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Eminim sizinde bir karakter tanımınız ve ekleyecek karakter tanıdıklarınız vardır.

Siz hangisi siniz?

7 Mart 2011 Pazartesi

EKSİK

-Kaç kişisiniz?

-İki.

-İsterseniz şöyle geçin. Dedi hoş sesiyle, güzel kız, eliyle bize, ortada ki masayı göstererek.

Oturduk. Kısık ışıkta, gölgelerle süslenen yüzlerimizi seyrederek gülümsedik bir süre ve Efes Dark aldık bu sefer…

“İncir Reçeli” karakterleri gibi…

Keyifle yudumluyoruz.

“Bana uyar burada, birazdan başlayacak canlı müziği dinlemek” düşüncesindeyiz.
Her şey yumuşak ve koyu turuncu…

Sahneye sarışın, uzun boylu, tadında güzellikte ve ses rengi mekâna inat, hırçın olan, sanatçı teşrif ediyor. Başlıyor şarkısına, gitaristinin kafa işaretiyle…
Çok değil normalde ama o an için; Evet çok güzel!

Dinliyoruz, dinleniyoruz… Garsonu gözlerimle bulup, elimde ki boş bira şişesini havaya kaldırarak işaret ediyorum. Yenisi geliyor…

“Eksik” söyleniyor. Biz mest oluyoruz. Bizim şarkımız, tam güzel gecede, istek yapmayı düşündüğümüz şarkı “eksik” seslendiriliyor. Ne zevk, anlatamayız.

Unutmuşum zamanın, birazdan bizden bu anları çalacağını…
Unutmuşuz ikimizde…
Unutmak istemişiz bile bile…

Güzel geceydi, bitme zamanı gelmiş olsa bile…   

2 Mart 2011 Çarşamba

BURAYA YAZIYORUM

İşte buraya yazıyorum!
Yazı ilk nasıl bulunduysa, ilk ne zaman yararı olduğu kadar can da acıttıysa, sözle ne kadar kardeşse bir o kadar da düşmandır...

İşte buraya yazıyorum.
Söylenen sözün güvensizliğinde, cellattır yazılan yazı!
Söze itibar kalmadığında, yazılır yazı. İspatlamak için karşıdakinin sözünü, kalemle akıtılır, güvenin kanı.

Sözler unutulur diye yazarız, yazdırırız.
Sözler unutulmaz, hatırlamayı denerse insan! Hatırlamak istemediğimizde unuturuz...

Yazılanlar, hatırlamaya üşendiklerimizdir bazen.
Kaçmasın diye hayatımızın aşkı; Nikah defterine adını yazdırır, altını da imzalatırız!

İşte buraya kadar yazıyorum. Bundan sonrasını size bırakıyorum.

Söz ağızdan çıkıyorsa; Dile güvendiğinden.
Dil yalan söylüyorsa; O söz ağızdan çıkmadığından...

1 Mart 2011 Salı

HİÇ KİMSE KADAR...

Eskiden her şeyi, herkese anlatıyordum ama herkesten, hiç kimseden görmediğim kadar zarar gördüm.
Bu yüzden artık hiç kimseye, her şeyi anlatmıyorum.