Hürriyet

24 Eylül 2013 Salı

DÜZ

O kadar çok şey düşünüyorum ki sevgili facebook...
Ne tuhaf, sözüm ona insanoğlu en gelişmiş varlık derler. Peh! Saçmalık. Bazılarının beyni, popo kaslarım kadar bile gelişkin değil. 
Mesela sadece saniyenin binde biri sürede öleceğini bilmesine rağmen, kendi egoları için yaşayanları düşünüyorum. Cahilliklerini saklamak için rengarenk giysi ve maskeler kuşananları... 
Dikkat edin; küçük insanlar kendi eksiklerini, hatalarını ve yetersizliklerini fark edilmesin diye sürekli başkalarına yükler. Bunu o kadar iyi yaparlar ki, eğer yeterince zeki değilseniz, sizi bile ikna edebilirler. 
Oysa bu "yansıtma oyunları" duygu-durum bozukluğundan kaynaklanan, çarpık egonun tehlikeli dışa vurumudur. Kişilerde ki bu bozukluk, mutlaka geçmişlerinde yaşadıkları bir tramva veya değiştiremedikleri olumsuzluklardan kaynaklanıyordur. Beklentilerinin karşılanmaması, güven sorunları, ani iniş-çıkışlar, hayal kırıklıkları, ufak ama kontrolden çıkan durumlar, sevgi eksikliği... Bütün bunlar kişilik bozulmalarına sebep olabilir. Hayat karşısında, bazı ruhlar eğilir, bazıları kırılır.
Çevrenize bakın, kendinize bakın. Ben iç yüzlerinizi görüyorum. Kendimi de görüyorum. Sadece aptalım. Yanlış yaptığınızı, hatanızı söyleyin. Unutmayın, hata yapmak normaldir. Özür dilemekle dil aşınmaz. Arada özür dilemeyi bilin. Korkmayın küfür yemezsiniz. Aksine saygı ve sevgi kazanırsınız... Kimseye hemen saldırmayın. Kimin neler yaşadığını ve hayatın neresinde durduğunu bilemezsiniz! Ruh ve akıl çok serttir ama sert olan her madde gibi darbelere karşı kırılgandır. Başkasına yüklediğiniz hatalar, saldırılar, dengesiz davranışlar o kişileri incitebilir, hatta onların insanlara ve hayata olan olumlu bakışını telafi edilmeyecek şekilde yıkabilir. Birilerini depresyona, strese veya çıkmazlara itebilirsiniz. Başkalarına verdiğiniz duygusal zarardan dolayı onların hayatlarını mahvedebilirsiniz. İntiharların yüzde yirmisi, ani bunalım, baskı ve yoğun stresten kaynaklanmaktadır. Kimi zaman huzursuzluk yaratanın siz olduğunu kabullenmeniz gerekir. 
Lütfen kırmadan önce, parçaları tekrar birleştirseniz de, eskisi gibi olmayacağını düşünün! Herkese daha sağlıklı ve huzurlu geceler diliyorum.
M.V (Günlükler'den...)

18 Eylül 2013 Çarşamba

Masumiyet

Öylesine, aklıma geleni yazmak istiyorum. Deli gibi... İstediğim gibi... Kendim gibi... Bir insanın en değerli ve kırılgan parçası nedir? Masumiyeti..! İnsan, dünyaya geldiğinde masumdur. Sonra zamanla o masumiyetten geriye çok az kalır. Ben, çevremde hala masum olan insanlar tanıyorum. 
Bazılarımız, masumiyetimizin kalan son kırıntılarını, içgüdüsel olarak, muhteşem bir kalkanla çevreler, en derinimize gizleriz. Bazıları da masumiyetlerini mücevherlerle süslü, gümüşten, gösterişli bir elbise gibi taşırlar. Masumiyet çok değerlidir. Bir insanın masumiyeti tamamen yok olursa, geriye pek bir şey kalmaz. Her bebek doğduğunda masumdur ama zamanla bir canavara dönüşebilir. 
Bununla beraber hayallerde masumdur, gerçeklerse canavar! Bu yüzden gerçekler, hayalleri yok eder! Bu yüzden hayaller gerçekleşmezler. Bazen bir insanın hayali, bir başkasının gerçeği de olabilir. Bu tamamen kumar meraklısı kaderin, senin yaşamın üzerine attığı zarlarla alakalıdır.
İsterdim ki:
Eşimle akşam oturup kahve içmek, sinemaya gitmek, birlikte yemek hazırlamak, beraber bilmediğimiz yerlere doğru yola çıkmak, hayatın güzel yönlerini keşfetmek, uzun bir yolculukta omuz omuza uyuyakalmak, sabah yatakta kahvaltı yaparken, portakal suyunu üzerimize döküp sakarlığımıza gülmek, kışın ortasında termosu alıp, karlarla kaplı bir bankta oturup, zencefilli çay içmek, ısınmak... Hüznü, neşeyi, her şeyi paylaşmak...
Ben.. Eğer olsaydı, bir kız çocuğum olsun isterdim. Kızlar daha duygusal, daha kırılgan ve daha vefalıdır ve masumiyeti ifade ederler. Kızımın ilk adımları... İlk kelimeleri... Baba deyişi... Koşulsuz sevgisi... İlk okul günü... İlk mezuniyet töreni... İlk balosu... Evliliği ve onunla gurur duyacağım birçok şey...
Sonra bir gün yaşlandığımda, hayatta ilk defa iyi bir şey yapmış olmanın mutluluğu ile köşeme çekilip, ölmek. Bu hayatta olmadı, varsa belki öteki hayatımda...
M.V(Günlükler'den...)

12 Eylül 2013 Perşembe

RENK ACISI

Renklerim vardı benim!
En güzel tonlarda...
Yıktılar renklerimi, kirli tonlarda boyadılar üstlerini.

Ölse mavi, kan kırmızı olsa yerler...
Yeşile serilen umutlarım sararsa, solsa...
Beyaz duygular, kara çalılarla sarılsa...
Ne olur o zaman?

Anlatabilsem;
aslında nasıl tüketildiğimi...
İçimdeki yaralarımı dolu dolu...

M.V

SOĞUK ODA

Hiç tanımadığım o sevgiliyi özlüyorum şimdi...
Karnımda o heyecanlı çirkin sancı...
Sanki gelecek odamın karanlığında boğulurken,
öperek bana nefes verecek.

Sanki diyorum zaten.
Olsa hani sevgilim...
Hani dersin ya "olsaydı"
Hani dersin ya "keşke"
Bende öyle diyorum;
öğrendiğimden beri keşkenin anlamını.

Her aşk şarkısı yabancı bana.
Dinliyorum, sanki ben sevmişim gibi.
Oysa gerçeklere hapsolmuş hayallerimin yasındayım.
Odamdayım, karanlık benim kadar içerisi.
Bekliyorum, biri sanki bulacak gibi beni.

Yalan!
Kendime söylediğim herşey yalan!

Yalan!
Ne sevgili sıcağı, ne de güzel hayat marşı.
Tek gerçek, yalnızlık ilelebet!

M.V