Hürriyet

2 Ağustos 2010 Pazartesi

:::OLGEM:::7.Bölüm::::

-Onu gördüm! Mehdi'yi! Kaçarken gördüm. Bağırdım arkasından! Küfürler ettim! Sövdüm! Sonra... Sonra, ağlamaya başladım... Hep ağladım, yalvarırken Allah'a...

Metin Alaca, ellerini başına koyar ve ağlamaya başlar. Saçlarını çekip, yüzünü sıkar. Biz, şimdilik Metin'i acısıyla başbaşa bırakıp, o evden uzaklaşıyoruz. Şizofren katil, Mehdi'yi de, kaçışına terk edip, Bodrum'dan da uzaklaşıyoruz. O tarihten de uzağa...

İstanbul'a geri dönüyoruz. Şimdiye dönüyoruz. Gecenin üzerine yapıştığı, yollarda devam eden araba yolculuğuna... 

Saat 02:00 olmuştu.

Metin Alaca arabayı sürerken, yanında ki koltukta uyuyan Mehdi'ye çevirdi kafasını...

Yavaşça mırıldanmaya başladı:
-Uyu bakalım. Uykunu iyice al. Bu son uykun olacak!

Bir kaç kilometre sonra, anayoldan çıkarak, boş bir arazide arabasını, yavaşça durdurur. Emniyet kemerini çözer ve eliyle onu dürter.
-Uyan. Geldik.

Mehdi, mahmur gözlerle, yayıldığı koltukta, doğrularak:
-Hmmm. Ne? Geldik mi?

Metin:
-Evet. Yolculuğumuz burada bitiyor. Biliyor musun? Seni bulana kadar, hep ne yapacağımı, sana nasıl acı çektireceğimi, bana nasıl yalvaracağını hayal ettim. Kızımı benden aldığın o günden beri...
Sapık hastalığın yüzünden, mahkemede suçsuz bulunduğun günü hatırlıyorum. O salondan çıkarken, bana sırıtan yüzünü...

Mehdi'nin gözleri şaşkınlık ve biraz da korkuyla açılır. Uykulu hali dağılır ve anlam veremediği bu konuşmayı bölerek:
-Ne diyorsun sen? Beni biriyle mi karıştırıyorsun?

Metin, sağ elini koltuğun altına yavaşça uzatır ve Mehdi'ye göstermeden, sakladığı bıçağı kavrar. Dikiz aynasını kontrol eder. Mehdi şaşkın bir ifadeyle, onu izlemektedir.
Metin sakince sorar:
-Sadece bir şey öğrenmek istiyorum.

Metin, bıçağı o anda, birden çıkartıp, Mehdi'nin boğazına dayar. Metin'in bıçağa yüklenmesiyle, Mehdi'nin boynundan bir parça kan akar!
Mehdi, korkudan dili tutulmuş, bıçağın, ışıldayan çeliğine bakmaktadır.

Metin, dişlerini sıkarak, gözlerini Mehdi'nin gözlerine diker ve söze devam eder;
 -Kızım sana yalvarırken, çırpınırken, senden merhamet dilerken, çaresizce senin gibi hasta bir pezevenkten, acıma beklerken, masum kalbi korkudan titrerken, biran olsun, sadece bir an, vicdanın sızlamadı mı? 

Mehdi, panikle kekelemeye başlar. Alnı ve bütün yüzü birden ter içinde kalır!
-N..ne di..diyorsun? Kızını tanımıyorum. B..ben...K..kı..kızım öldü benim. Se.. Ki..kimsi...ben... Bahar benim kızım. O..nu kurtarmalıyım. S..Sen Kimsin?

Metin, iyice bıçağa yüklenir!
-Yıllar önce, karımı kaybettiğimde, kızımı sana emanet etmiştim. Sen en yakın arkadaşımdın! Güvenebileceğim yegane insan! Karım lenf kanseriydi ve kızım o zaman çok küçüktü. Onunla ilgilenmen için sana emanet ettim. Bende, karımı alıp, yurtdışına doktor aramaya gittim. Bütün ülkeleri, bütün doktorları dolaştım! Onu tedavi ettirmek için ama her geçen gün gözümün önünde, biraz daha eriyordu...

Haykırarak, devam eder:
-Tam üç yıl boyunca, onun nasıl eridiğini seyretmek zorunda kaldım!

Yarım bir nefes alır... Sesini tekrar alçaltır:
-Sen... Sen adi, insanlık dışı, ahlaksız bir yaratıksın! Elif senin şizofren olduğundan bahsetmişti bana. Hatta seni tedavi ettirmek için uğraşıyordu. Seni babası gibi görüyordu çünkü!

Yine bağırarak devam eder:
-Seni benim kadar seviyordu!

Mehdi, ağlamaya başlar:
-Özür dilerim... Özür dilerim. Ben... Çok...Çok özür dilerim...

Metin, dişlerini iyice sıkar ve gözlerinden akan bir damla yaşın tuzlu tadını yutkunur. Mehdi'nin boğazına dayalı, elinde sıkıca tuttuğu bıçağı bütün gücüyle içeri iter! Mehdi'nin soluk borusuna kadar giren bıçağı sağa ve sola hareket ettirerek, onun boğazını keser!

Her tarafa kan sıçrar! Camlara, koltuklara, Metin'in yüzüne ve arabanın her yerine!

-----------YEDİNCİ BÖLÜM SONU-------------  -------------DEVAM EDECEK-------------