Hürriyet

11 Nisan 2016 Pazartesi

11


Skull Repture


SADE ve MASUM

Bir insanın, diyorum ya bir insanın masumiyeti... Özlediğim o derin bakışlar... Asla bana bakmayan... Hüzünlü ve derin... Masum... Diyorum ya bir insanın... Değerlidir, eşsizdir masumiyeti.

DELİ ANNE

DELİ ANNE (Nilay'ın öneleme sınavı için özel metin)



Zavallı genç anne, kendini feda ettiği ailesi tarafından akıl hastanesine yatırılmıştır. Günlerden bir gün sağlık heyeti önüne çıkarılmak için odasına gelen görevliler tarafından alınır. Kollarına giren görevlileri azarlamaya başlar.
-Bırakın beni yaaa, bırakın kolumu! Ocakta yemek var. Şubatta kızın piyesi. Martta oğlanın sınavı… Çook işim var çoook. Bıraksanıza yaa…
Apar topar heyet önüne getirilirken, sarfettiği bu sözlerle kapıdan girer. Karşısındaki doktorlar onu izlemektedir. Doktorlardan birini ölen amcasına benzetir!
-(şaşkın, elini şaşkınlıktan açılmış ağzına götürür) Aaaa Müzeyyen Amca? Sen ölmemiş miydin?
-(kıs kıs gülmeye başlar) O kadar yolu beni görmeye mi geldin? (Masumlaşır, telaşlanır)Bilseydim bir şeyler hazırlardım).
Başhekim, neler olduğunu sorduğunda, anne sakinleşip, anlatmaya başlar.
-Yıllar önce aşık olduğum adamla evlendim. Herşey önce çok güzeldi. Masal gibiydi adeta(Gözleri yıkarı o günlere dalar, anımsar. Yüzünde tatlı bir tebessüm).
-Sonra masalımıza çocuklarımız katıldı. Önce oğlum sonra kızım(parmaklarıyla sayar. Bir an düşünür emin olamaz). Yoksa önce kız mıydı? (düşünceli. Sonra boş ver manasında elini sallar ve devam eder)
-(ses tonu gerginleşir, gözlerini açarak başhekime bakar) Bir süre sonra evliliğimin masal olmaktan çıkmaya başladığını farkettim(Burada uzaklara dalar).
-Kocamın çalışma, evde otur çocuklara bak demesiyle masal evim hapisanem ilan edilmişti ve bende ev kadınlığına mahkum olmuştum.  (gururlu) Arı gibi çalışıyordum. Yıllar geçip gidiyordu(üzgün)
Artık zorlanmaya başlamıştım! Ev kadını olmak için yapmadığım(!) başvuru kabul edilmiş. Evinin kadını genel yönetici! Sigortasız ve maaşsız full mesai işime başlamıştım!(yüksek sesle asker selamı verir)Anne, dört nüfuslu ev hanesine hizmet için göreve hazır efendim!
-Çocuk hasta olur, hemşire Hanım(sus işareti) / Musluk bozulur, tesisatçı Asım(kafa boyundan geriye, gözler açık)/ Ampul patlar, elektrikçi Faruk(elle kafası üzerinde ampul çevirme işareti yapar)/ Ödev zamanı, Öğretmen Rabia(eller arkaya, baş dik, göğüs öne). Yeter beee! İnsanım ben, insan! Derya Baykal değilim! (kısa sessizlik, kendi ekseninde bir tur döner, bedeni öne arkaya sallanır)!
-(Gıcık olmuş zoraki bir deli gülümsemeyle devam eder) Sabah kalkıyordum, ev halkına kahvaltı hazırlıyordum. Koca işe, çocukar okula. Temizlik, evet temizlik yapıyordum. Sonra yemek telaşı..!
-Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer derler, bana kalp krizi geçirtecek yolda aynı güzergahta! Beyimiz patatesi beğenmez, “offf yine mi patates, Brokoli mi? Bööö(suratını ekşitir), pırasa mıııı? İğrenççç(kusacak gibi),  mercimek (küfür eder gibi söylenir),ona nimet diyenin… (ellerini önünde kavuşturur, dudaklar teyze modu), kereviz, tövbe bismillah, (elerini aman benden uzak tut anlamında hızlıca sallayarak) evlerden ırak!
-Tavuk alırdım ailece hepsi “buut” diye tuttururlardı. (ellerini iki yana açıp kahkaha atar) Kime yetiştireyim iki butu? Tavuk bu ayol, kırkayak mı? (ciddileşir ve devam eder)Ama sonunda dünyanın kaç bucak, tavuğun da kaç bacak olduğunu anladılar!
-Nasıl mı?(Heyete sorarak)
(Kahkahalarla cevaplar)Delirdim de ondan…  Son nüfus sayımında gelen memur işimi sordu, (durur, düşünür. Soru tuhaf gelmiştir). Ev kadınıyım dedim... (nüfus memurunun elindeki tuttuğu dosyaya bakar gibi yapar, eliyle ağzını şaşırma ifadesiyle kapatır. Heyete dönüp)Aaaa bir de ne göreyim? Adam beni işsiz diye yazmıyor mu?
Beni...(parmağıyla kendini gösterip, gözlerini açar iyice) İşsiz... Haa ha, ha, ha. İşte o an gözüm kararmış, (kahkalarla güler). O günden sonra baktım buradayım(masum, şaşkın ifade). Şimdi izninizle ocakta kırkbut, ayy yani kırkayak, offf şeyy… (toparlar)Ocakta yemek var. (kendi kendine) Şubatta kızın piyesi, martta oğlanın sınavı… (ilk girişteki tekrar)

SATORİ Yorum Mehdi Vasseti

SATORİ (Yorum Mehdi VASSETİ)

Batının kutulaşdırdığı oyunun aksine, bu kadim felsefenin adımlarından bir diğeri.
Bu deneysel yöntemler satoriye bağlı kalınarak tarafımdan bulunmuştur. Yöntemlerde farklılıklar olabilir ama yolun sonu aynıdır.

SATORİ

Her iki tarafta, sırayla birbirine aşağıdaki soruları soracaktır.

1.Etap (Sırtları birbirine dönüktür)

Yüzleşme:
Taraf 1:
-Sana iki soru soracağım. Bunlardan birini yanıtlamak zorundasın.
Soru 1:
Aramızda olanları (tartışma, kavga) biriyle / birileriyle paylaştın mı?
Cevap:
-Evet (öyleyse 2.soruya geçebiliriz). 
-Hayır (öyleyse 2.soruya geçebiliriz).

Soru 2:
a)Anlattıysa:
Madem paylaştın, ona / onlara anlatman sorunu çözdümü?
-Evet.
Değer: -
-Hayır.
Değer: +

b)Anlatmadıysa
Neden anlatmadın?
-Gerek duymadım. Kendim, seninle çözebilirim.
Değer: +
-Gerek duymadım. Benim  için önemi yok.
Değer: -

İlk etap bitti.

2.Etap (Yarım tur omuzları birbirine yan bakacak kadar dönerler. 90 Derece. İki tarafta birbirlerine profilden dururlar)

İtiraf:
Taraf 1:
-Sana yine iki soru soracağım.
İnsan mükemmel olduğu kadar, başka bir insanla iletişime geçtğinde bir o kadar hatalı olabilir. Şimdi seninle ilişkimde hatalarımı, sözünü kesmeden dinlemek istiyorum. Dinleyeceğim ve anlamak için gayret göstereceğim çünkü sana yapışık yaşamasamda, seninle olan yolculuğuma ve sana değer veriyorum.
Hazır mısın?

Soru 1: 
-Benden uzaklaşmana sebep olan seni rahatsız eden olay / olaylar neler?
  Cevap:
-Bunu konuşmak istemiyorum.
a) Çünkü geçmişte kaldı, önemi yok.
Değer:  -
b) Bu konuda söyleyeceklerimi dinleyecek kadar dürüst ve cesur olduğun için teşekkürler. Beni rahatsız eden (Anlatmaya başlar)...
Değer: +

Soru 2:
-Kendi hatalarının/eksiklerinin de olduğunun farkında mısın?
Cevap:
-Bana bunu sorduğun için teşekkür ederim.
a) Farkındayım.
Değer: +
b) Benim hatam yok (Hatasını ya bilmiyor ya da kabullenmiyor. Açılması ve tamiri zor. Not: İkili ilişkilerde mutlaka az/çok iki tarafta hatalıdır)!
Değer: -

Son Etap (Yüz yüze bakar vaziyette otururlar. İstenilirse yüzlerine maske veya örtü koyabilirler. Bu daha rahat konuşmak içindir).
Af
Taraf 1:
-Seni dinledim ve sözlerin benim için önemliydi. Aramızda geçenleri başkalarıyla paylaşıp, paylaşmamam dışında önemli olan, burada olman ve benimle konuşman.
Her insan kırılır, rahatsız olur, tepki verir. Duygusal zayıflığımın, mantıksal adaletimin ve vicdan yargımın önüne çıktığı zamanlarda sebep olduğum yıpranmaları telafi etmekten memnuniyet duyarım. Öncelikle kusurlarıma yenik düştüğümde yaptıklarımdan dolayı, senin beni affetmeni diliyorum. Beni affetmeye hazır mısın?

Taraf 2:
-Seni dinledim ve sözlerin benim için önemliydi. Aramızda geçenleri başkalarıyla paylaşıp, paylaşmamam dışında önemli olan, burada olman ve benimle konuşman.
Her insan kırılır, rahatsız olur, tepki verir. Duygusal zayıflığımın, mantıksal adaletimin ve vicdan yargımın önüne çıktığı zamanlarda sebep olduğum yıpranmaları telafi etmekten memnuniyet duyarım. Öncelikle kusurlarıma yenik düştüğümde yaptıklarımdan dolayı, senin beni affetmeni diliyorum. Beni affetmeye hazır mısın?

Cevap:
-Evet. Seni affetmeye hazırım ve gösterdiğin alçakgönüllülüğü, dürüstlüğünü ve cesaretini takdir ediyorum. Bundan sonra birbirimize verdiğimiz değer ile daha sağlam bağlarla ilişkimize tutunacağız. Bunu bir defa daha tekrarlamayacağımıza, tartışsak bile bunun uzun dargınlıklara dönüşmeyeceğine inanıyorum. Geçmişi bir yana bırakıyorum. Seni affediyorum.
Değer: Gün Işığı

Cevap:
-Hayır. Denedim ama ben seninle olanları unutup, devam edemeyeceğim. Geçmişte yaptıklarından kurtulmanı istemiyorum. Seni affetmiyorum ve senide kendimi de geçmişin örümcek ağlarına bağlıyorum.
Değer: Değersiz

Yazan / Hazırlayan:  M.Vasseti

CİLVE (Kısa Hikaye)



}} Mürüvvet zengin ve güzel bir kadındır. Kocası Bekir 1.Dünya savaşında öldükten sonra iki çocuğu ile yalnız kalır.
}} Çocuklarından biri Hamit on yedi yaşında ve dilsizdir. Diğeri bir yaş küçük olan Ömer'dir.
}} Ölen kocası Bekir'in ailesinden geriye sadece kardeşi Mehmet kalmıştır. Mehmet, İstanbul'da demircilik yapmakta ve yoksullukla baş etmektedir.
}} Mürüvvet, kocasıyla henüz nişanlıyken bir saray davetinde tanıştığı Enver Paşa'yla kısa bir ilişki yaşamıştır. Daha sonra duyduğu pişmanlık ve utanç onun, İstanbul'dan Samsun'a taşınmasına ve burada Bekir'le ivedi bir evlilik yapmasına sebep olmuştur.
}} Mehmet, Mürüvvet'e yıllarca gizli bir aşk beslemiş ve kardeşinin ölüm haberini alınca üzülmüş ama bu acıda, kendisine umut filizlendirmiştir.
}} Mürüvvet'in çocuklarını alıp, İstanbul'a on beş yıl sonra dönmeye karar vermesiyle, Enver Paşa, Mehmet ve Mürüvvet'in yolları kesişecektir.
}} Mürüvvet'i Mehmet karşılar ve İstanbul'daki eski konaklarına taşınmalarına yardım eder. Mehmet'in maddi zorluklarını bilen kadın, konakla ve çocuklarla ilgilenmesi karşılığında ona maaş teklif eder. Mehmet kabul eder ve onlarla yaşamaya başlar.
}} Hamit yani Mürüvvet'in büyük oğlu, Mehmet'ten hoşlanmamakta ve ona her seferinde ters tavırlar sergilemektedir.
}} Enver Paşa, Mürüvvet'in İstanbul'a döndüğünü öğrenmiştir ve kendisine memnuniyetini anlatan bir mektup yollayıp, onu sarayda düzenleyeceği baloya davet eder.
}} Balo gecesi Mürüvvet baloya gider. Çocuklar Mehmet'le kalmaktadır. Enver Paşa çok geçmeden Mürüvvet'e, onunla tekrar olmak istediğini söyler ve evlenme teklif eder. Mürüvvet ileriki günlerde zaten önceden de bir şeyler hissettiği Enver Paşa'nın teklifine olumlu yanıt verir.
}} Evlenecekleri tarihi belirlerler. Mehmet bütün bu olaylar karşısında çılgına döner ve bir plan yapar. Hamit, Mehmet'in cinnet anını görür ve onun kötü birşey yapacağından şüphelenerek, gizlice izlemeye başlar.
}} Enver Paşa'nın huzuruna çıkarak, Mürüvvet'in kendisini gönderdiğini ve düğün hazırlıkları için yeniden dekore ettiği konağı gelip görmesini istediğini söyler.
}} Enver Paşa iki askeriyle birlikte konağa giden orman yolunda ilerlerken, Mehmet gözünü karartıp, Enver Paşa'nın üzerine atlar ve boğazını keserek öldürür. Askerlerin saldırısıyla yaralanır ama kaçmayı başarır ve ormanın içinde kaybolur.
}} Mehmet'i gizlice izleyen Hamit herşeyi görmüş ve korkmuştur.
}} Kötü haberi alan Mürüvvet, ikinci defa sevdiği adamı kaybetmenin acısıyla kahrolur.   
}} Annesine gördükleri tarif etmeye çalışan Hamit'i o sırada Mehmet görür. Mürüvvet üzüntüsüyle, oğlunun ne demek istediğini anlamak yerine, ona bağırıp, başından savar.
}} Mehmet o gece Hamit'i uykusunda boğarak öldürüp, cesedini konağın yakınındaki göle atar ve herkese geceden beri onu görmediğini söyler.
}} Oğlundan haber alamadığı iki hafta geçer. Mürüvvet iyice çökmüş ve artık yaşama karşı sırtını dönmüştür.
}} Daha sonra gölde cesedi bulunur ve Mürüvvet'in yaşama dair bütün inancı yok olur. Böylece intihar etmeye karar verir.
}} O gece Mürüvvet kendini asmak üzereyken, içeri giren Mehmet onu engeller. Ve ona yaşaması gerektiğini, ona aşık olduğunu söyler.
}} Olayların bu hale gelmesinden pişmanlık duyduğunu ve bütün herşeyi sadece onunla olabilmek için yaptığını söyleyerek, olanları itiraf eder.
}} Dışarıdan top ve silah sesleri duyulmaya başlar. Kısa zaman sonra camlar kırıldığında ve gecenin içinde barut kokusu ve tüfek sesleri artar.
}} Düşman saldırısı konağı ve içindekileri yok eder.    
}} Adam cephede, vızır vızır geçen kurşunların altından siper bulmaya çalışırken, kafasında kurduğu kuşkuların yersiz olduğunu ve savaş bittiğinde evine dönüp, sevdiği kız olan Mürüvvet ile evlenmeyi düşlemektedir o sırada(Bütün bunlar 1. Dünya Savaşı'nda ki bir askerin kafasının içinde olan şüphelerle zehirlenmiş, umutsuzluk ile umut arasındaki git gelleridir).