Saatin ne önemi vardı ki? Şafak sökerken baktım... Ne gerek vardı? Bir kez daha kendimden çıkıp dolaşmaya,yasak caddelerinde üzüntülerin. Arkama eklediğim hüzün vagonlarında kaç yolcu taşıdım? Kaç peronda onları bıraktım? Yolun sonuna gelmek mi zor olmuştu? Başından sonunu bilmemek mi? Daha ümit var! Tükenmedi... MEHDİ VASSETİ
Hürriyet
6 Temmuz 2010 Salı
:::HATTAB:::
O zamanlar Merter'de ikamet ediyorduk. Okulum, arkadaşlarım, her şeyim, küçüklüğümdü Merter. İran'dan yeni geldiğimiz için Türkiye'm idi; Merter. Merter diyince aklıma ilk gelen tabi ki kaldığımız ev. Kiracıydık. Odun sobamız vardı ve annem hep kaloriferli ev isterdi. Çünkü odunun, pisliği, çeri çöpü çok olurdu. Yakacak taşıması, boruları temizlemesi zordu. Yeterli paramız olmadığından mütevellit, kaloriferli daireye çıkamıyorduk. Veysel Karani Camii ilerisinde bir oduncu vardı. Bilirsiniz belki; Odunu ıslatınca, dara ağır çeker! Adam, ne zaman odun alsak, suyundan da koymayı eksik etmezdi! O zamanlar, çocuğum anlamıyorum tabi. Her gittiğimde, neden bu adam, ıslak odun veriyor diye düşünürdüm. İlk o yaşta tanıdım; Odunun hakkını yiyen hattab!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder