Hürriyet

6 Temmuz 2010 Salı

:::OLGUNLUK:::

Liseden hemen sonra tam zamanlı iş hayatına atıldım. Sanki başka seçeneğim varmış gibi. Makine Ressamı ve amele olarak çalışmaya başladım.
Gerçek anlamda amele. Makine parçaları taşır. Montajını yapar. Depoya mal yükler. Molalarda, kamyon damperlerinde şarap içerdim ustamla...

Hayat beni çok pişirdi. Yandım... Para kazanmanın, çalışmanın çok zor olduğunu anladım. Fakat asla paranın kölesi olmadım. Asla paraya tapmadım. Para, insanlar onu kullansın diye vardır. Kendini paraya kullandıran ve paranın önünde secde eden pisliklerden hep nefret ettim. Çevremde para kölesi yaratıklar oldu. Onları uzaklaştırdım yada ben uzaklaştım. Asla benim yanımda barınamazlar. Paralarıyla bile...

Onların taptığı parayı, yani tanrılarını ben harcıyorum.Okuldan sonraki çalıştığım dönemlerin birinde, birine aşık oldum. Selma Kodalak. Bir kargo şirketinde çalışıyordu. Akşamları şirket adına gönderdiğim kargolarla birlikte kalbimi de ona vermiştim. O da benden hoşlanıyordu.

İmalı konuşmalar. Hoş bakışmalar. Tatlı bir kaç söz ve karşılıklı alınan telefon numaraları. İşte aşk !? Naaahhh aşk. Değil işte. En azından karşılıklı değil. Bildiğin, gösteripte vermeyen kaşar türü. Beni yıllarca kullandı. hem benimle çıkıyordu. Hem de Doğan adında biriyle. Buna rağmen onu sevmeye devam ettim.
Tam beş yılımı, bir gün onun gerçeği görüp, beni seçmesini bekleyerek geçirdim. Çünkü onu seviyordum. Hem de çok. O ise bana aldırdığı yatak odası ve buzdolabını başkası ile paylaştı. Ona bir şeyler almam için koluma girerek "kocacııım" diyordu. Yumuşak ve işveli sesiyle. Ben daha önce aşık olmamıştım. Olmayı çok istemiştim...

İşte ilk o zaman başladım aileme vermem gereken rızığı bir kevaşaye yedirmeye. Sadece sevilmek istemiştim oysa... Yıllar sonra gerçek sevginin para ile satılıp, alınmadığını anladım. Selma ise kendini ben askerdeyken, uygun fiyata satmıştı bile... Hemde beni bekleyeceğini söyledikten sonra.
Asla bir kaşarın sözüne inanılmayacağını çok acı bir durumu tecrübe içinde farkettim. İçimde, çokca ve masumca, en güzel, en tatlı, en anlamlı hisler öldü.

Artık korkar olmuştum iyice hayattan. Askerden geldim. Unutmadan yazayım. Askere giderkende, gelirkende yanımda kimse yoktu. Kimse tezahurat yapmadı bana. Havaya atılmadım otogarda. Ağlayarak gittim tek başıma. Parasızlıktan THY alanından Osmaniye'de ki kiralık evimize yürüyerek döndüm, terhis olduğumda.
Beni çoğu kişi neden sever biliyor musunuz? Beni neden sevdiğinizi biliyor musunuz? Evime dönmüştüm nihayet. İşe yaramaz, tutunamayan, saf ve salak pislik Mehdi, evine dönmüştü. Yeni bir rezillikler sirki gösterisinin aranan palyaçosu Mehdi. "Yeni ruh işkenceleri bölümü" karşımdaydı. Acı çekmek için sabırsızlanıyordum. "İşsizlik"...

Merak etmeyin. İşsiz kalmadım. Allah rızkımı verdi her zaman. Askerden gelince, hemen iş buldum. Önce bir kırtasiye dükkanında. Halkalı'da. Sabah 06:00 gece 02:00 saatleri arasında açlıştım tam altı ay. Çizgi Kırtasiye. Bir tanıdığın yanındaydı. Uzaktan bir akraba. Adam bana kötü davranmadı ama ben orada çalışırken kötü şeyler yaptım. "Hırsızlık" gibi...Kasadan para çalıyordum. Güya hakkımı yeterince vermiyordu. Vicdanımı rahatlatmak için kendime söylediğim bir yalan. Hatamı biliyorum. Bu yaptığımdan pişmanım. Ne saçma? Hırsızların adaleti sağladığı bir dünyada, hırsızlıktan utanıyorum. Bu hata mı yoksa hayat mı?
Eğer yaptığınız şey size kendinizi iyi hissettirmiyorsa, büyük olasılıkla yanlış bir şey yapmışsınızdır.Kırtasiyeye alınan bir kız vardı. Adı Şeniz'di. Bana yardım etmesi için oradaydı. Nişanlıydı ve tam bir kaşardı. Daha tanıştığımız ilk gün bana bekaretini nasıl kaybettiğini anlattı. Bu seferde bu kaşara aşık oldum. Galiba kaşar sever biriyim. Tabii başlangıçta, onu öyle görmüyordum. Bana nişanlısından kurtulmak istediğini ve beni sevdiğini söylüyordu...

Bir süre beraber olduk. Nişanlısı öğrenip, beni öldürmeye çalışıncaya kadar. Bense mahallede bir abiden silah bulmaya çalışıyordum. Bulmuştum da. Neredeyse birbirimizi öldürecektik, çocukla. Sadece Şeniz adında bir kaltağın, beni kullandığını anlayıncaya kadar... Bunu fark ettiğimde, hesaplaşmaya gitmedim. Saklandım. Kaçtım. Çünkü korkmuş ve tekrar aldatılmıştım. Özür diledim telefon açıp çocuğa... Biraz bağırış ve küfürden sonra konu kapanmıştı.Anlamıştım... Bir kız yada kadın, dünyadaki en tehlikeli silah olabilir. Sadece bunu istemesi yeterli...
Daha sonra oradan ayrıldım. Umut adında biriyle tanışmıştım bir gece. Tanıştığımız gece çok sohbet ettik ve bana bir iş teklifi ile geldi birkaç gün sonra. Umut ve abisi Kaan'ın şirketi olan Umut Telekom'a girdim. Yapı Kredi Bankası'na teknik destek ve servis hizmeti veren, benimle birlikte üç kişilik, küçük dev şirkete...
Kaan bana bildiği her şeyi öğretti. Beraber birçok zorluğa katlandık. Bir aile olduk. Halen abiliğini eksik etmez benden. Sağ olsun. Bütün Yapı Kredi şubeleri evim gibiydi. Banka KOÇ Grubu'na satılınca, bizde işimizin büyük bölümünü kaybettik.
Fevri bir şövalyelik yaptık. Yel değirmenine kılıç çektik.

Koskoca KOÇ Grubu'na, fiyat konusunda hakkımızı alamadığımızı söyleyerek, artık servis vermeyeceğimizi, desteği bıraktığımızı ilan ettik. Büyük şirketler ve işadamları, en büyük hırsızlardır ve hak, hukuk bilmezler. Çok kazanç asla doğru yoldan gelmez. KOÇ ise bu ülkenin bir numaralı hırsızlar ailesi.
Umut, evlendi. Yıldırım nikahı hem de. Allah mesut etsin. İşler kötüye gidiyordu. Kazancımızın çoğu Yapı Kredi Bankası idi. Umut bir süre sonra eşi ile Almanya'ya yerleşti. Bizde, Kaan'la başımızın çaresine baktık. Ofisimiz kapandı. Kaan'ın arabası satıldı. Elimizde ki müşterileri birer birer kaybetmeye başladık. İyi hizmet veremiyorduk. Asla pes etmedik. Kaan'da, bende...Hiç vazgeçmedik.

Eğer adınız Mehdi değilse, Koç burcu değilseniz ve akli dengeniz bozuk değilse... Bırakmanız gereken yeri bilmelisiniz. Bazen uzun süren bir mücadelenin yenilgisini kabullenmek, yeni zaferlere imkan tanır.
Umut Telekom'un işlerini evden yürütmeye başlamıştık. Bu durum çok kabul edilebilir değildi. En azından çevre tarafından... Birgün Bodrum'dan yeni bir iş aldık. Kaan evli ve çocuklu olduğu için ben gidecektim. İyi olurdu... "Bodrum. Bekle ben geliyorum"

...ve geldiiim." Hem de ne geliş !? " Orada ki maceralarımı şuan detaylı yazmayacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder