Hürriyet

28 Aralık 2011 Çarşamba

Miladi 2120 Hicri 1545 ( 42.Bölüm )

42.Bölüm



Saat 06:45 İstanbul, Bakırköy sahili...

Etrafta yorgun, yaralı ve yardıma ihtiyaç duyan insanlar, ambulanslarla hastanelere yetiştiriliyor. Taş yığınları, yangın, yaralı insanlar ve onları kurtarma çalışmaları... İtfaiye, 43 dakikadır süren yangını söndürmeyi başarmıştı. Yerel iki kanal ile ulusal televizyonlardan beş tanesi, sabahın ilk saatlerinde gerçekleşen felaketi canlı yayımlıyorlardı. Sadece Türkiye'de değil, bütün Dünya'da hayat durmuştu. Herkes korku ve endişeyle olanları izliyordu.
Polis teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetleri "Özel Harekat Timlerini" tertiplemeye başlamıştı. Amerika ve Avrupa'da hükümetler, potansiyel terörist olarak görünen Deccal'a karşı savunma planları yapılmaya başlamıştı. Ortadoğu'da ise müttefikleri olan Deccal, bölgenin ikiye bölünmesine sebep olmuştu. Onun taraftarları ve karşıtları arasında yaşanan tartışmalar ayyuka çıkarken, 3. Dünya savaşı kapıya gelmişti.
Bir insanüstü, bir canavar... İnsanları korkutan bir adamın varlığı meydandaydı. O adam birini ikiye bölmüş ve enkazların üzerinde, bunu marifetmiş gibi övünçle sergiliyordu.

Deccal insanlara dönüp, ikiye ayırdığı Mehdi'nin parçalarını göstererek:

-İşte! Bu sözüm ona insanlığı kurtaracağını söyleyen düzenbaz! Beni yani tanrısını inkara kalkıştı ve cezasını buldu!

Herkesin gözü bu kanlı, iğrenç tablodaydı. Sahilin kayalıklarına vuran dalgalar, şiddetlenmiş ve hava kapatmaya başlamıştı. Gökyüzü, sanki Deccal'a öfkelenmişçesine, onun ayaklarının oldukça yakınına bir yıldırım düşürdü! Deccal, yerinden bile kıpırdamadan, başını göğe kaldırarak haykırdı:

-Beni kimse durduramaz! Ben Tanrı'yım!

Yağmur şiddetlenmişti, rüzgar hiddetini aşmıştı! Mehdi'nin bedeninin yarısını doğuya, diğere yarısını batı yönüne, olanca kuvvetiyle fırlattı! Deccal, insanlara dönerek, haykırdı:

-Ey, ademoğulları! Bana secde edin! Hudutsuz gazabımdan korunmak için secde edin!

Bir yıldırım bulutlar arasından, Deccal'ın üzerine yüklendi. Deccal, elleriyle yıldırımı yakaladı! Yıldırım,elektrikten oluşmuş bir ejderha gibi onun bedenini sarmıştı ama Deccal kudretinin en üst düzeyine ulaşmıştı ve zarar görmüyordu! Yıldırımı elleriyle söndürüp, bünyesine sindirerek yok etti! Bunu gören bir kaç kişi dizleri üzerine çökerek, önünde yere kapandı. Sonra bir kaç kişi daha... Topluluğun çoğu ona secdeye varıyordu. Aralarından biri ayağa kalktı daha sonra... Dedi ki Deccal'a:

-Sen Tanrı'ysan, yok ettiğin gibi yaratırsında! O zaman Mehdi'yi yarat ve şüphe etmeyelim ilahlığından!

Deccal sinirlendi! Deniz köpürdü arkasında! Dalgalar neredeyse kara bulutlara ulaştı! Gözlerinden yıldırımlar saçacak kadar güç doluydu ama durdu ve "tamam" dedi!

-Onu dirilteceğim!

Bu sırada...
Mehdi'nin ruhu başka bir boyutta, araftaydı! Mehdi bembeyaz bir ışık gibi dolanıyordu. Yapayalnız... Sonra bir ses duydu gaipten!

-Beden yok olur, ruh kalır. Beden bir giysidir, ruhlara. Saf enerjiyi kopartıp, evrenin çiçeklerinden, etin-kemiğin içine koymak ne büyük bir dehanın eseridir! Bunu sence kim yapabilir?

Mehdi cevap verdi:

-Sen!

Gaip:

-Ben kimim öyleyse?

Mehdi:

-Allah!

Gaip:

-Allah'la henüz konuşma vaktin değil! Ben yaşamım! Yaşamın kaynağıyım. Ben doğayım, ilk olan ve yok olan son olacağım! Ben varlığım! Senin içinde bir parçası bulunan...

Mehdi:

-Beni geri döndür! Bitmemiş bir işim var!

Gaip:

-Yeryüzü'nde çok acı çektirilmiş, en saf ruh kılavuz bedenin olacak. Savaşını kazanacaksın! Sonra ise yaratan bütün her şeyi yok edecek!

Mehdi:

-Ne zaman bitecek?

Gaip:

-Allah ne zaman dilerse! O güne kadar sulh olacak yeryüzünde. En mutlu günde, bütün verilenler geri çağrılacak! Unutma ki evren, tek bir sırdan oluştu. Kimse ne vardı, ne de yoktu. Sadece olması istenilen oldu.

...


42.Bölümün sonu.


DEVAM EDECEK...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder