Hürriyet

9 Aralık 2011 Cuma

Miladi 2120 Hicri 1545 ( 37.Bölüm )

37.Bölüm



Deccal küstahça:

-Evet! O benim emrimde!

Mehdi:

-Sırtını bana dönsün ve sana inanacağım!

Deccal, onun ne yapmak istediğini anlayamadı ama bu oyunu oynamak istiyordu. Azrail'e seslenerek:

-Dön sırtını ölüm meleği! Dedi.

Azrail, sırtını döndü. Elini sırtına doğru uzattı ama henüz sırtına dokunmamıştı ki, bir bozukluk fark etti!  Kanatlarının birleşme noktasında, saplanan tahtanın izini bulamadı. Mehdi, ona saldırdığında oluşan yara izi yoktu. Bedeni de soğuk değildi. Bu şey her neyse, Azrail olmadığı kesindi.

Deccal:

-Ne yapmaya çalıştığını anlamadım ama bundan sıkıldım!

Mehdi, iki adım geri gider ve gülümser:

-Biliyor musun Deccal? Biri sana çok kızacak! Der ve o anda, büyük bir gürültüyle tavanı parçalayarak, gelen gerçek Azrail, sahte olanın tam üzerine iner! Beton yığınlarının altında kalan sahtesi orada ölür ve Deccal korkuyla geri çekilir.

Sahte ölüm meleğinin üzerine basarak ilerler ve Mehdi'ye yönelir. Elini, Mehdi'nin alnına koyar. Soğuk bir duman kaplar alnını. Gözleri buz mavisi kesilir! Mehdi'nin zihninde bölük, pörçük sahneler belirir. Geçmişi hatırlar. Çok öncelerini... Deccal'la ilk karşılaşmalarını... Onu hücrede tuttuğu zamanı... Deccal'ın yok ettiği hayatları... Onun hücreden kaçışını... Onu tekrar bulup, bu sefer yok etmek için verdiği sözü...

Azrail elini çeker ve Mehdi'ye:

-Tekrar hoş geldin Kayıp Mesih! Bu senin savaşın. Senin kaderin. Dedikten sonra pencereden uçarak uzaklaşır.

Mehdi kendisini, ellerinden ve ayaklarından duvara çivileyen büyü zincirlerini parçalar! Mehdi özgür kalmıştır ve Deccal'la karşı karşıyadır. Artık eski benliğini ve gücünü bulmuştur. Şimdi Deccal'la daha eşit şartlardadır.

Deccal, gözlerinin içine bakarak:

-Evet... Şimdi daha zevkli olacak işte! Der.

Mehdi'nin üzerine, yer altından çıkarttığı onlarca karanlık yaratığı salar! Deforme olmuş bu canlılar(?), kayıp Mesih'e doğru çıldırmışçasına koşar!    

Yaratıklar bacağını, kolunu ve vücudunun birçok yerini ısırırken, Mehdi'nin direnci düşmektedir. Fakat hala yere düşmekten oldukça uzaktadır. Bütün yaratıkları elleriyle, birer birer parçalar. Elleri, kudretli ve bu musibetlere karşı acımasızdır! Deccal daha çoğunu yollar! Mehdi sonunda yere devrilir. Yaratıklar, onun üzerine dağ gibi yığılmıştır.

Onların kavgası, binanın bile sallanmasına sebep olmuştur. Öyle ki; komşular deprem olduğunu düşünerek, dışarı kaçışmaya başlarlar. Bakıldığında, dışarıdan bile yıkılacakmış izlenimi vermektedir. İçeride ise tavan ve duvar sıvaları dökülmektedir. Krişler bile çatırdamaya başlar. Yaratıklar, Mehdi'nin üzerine çullanmış, ona ardı ardına darbeler indirirken, o hala direnmeye devam etmekte ve arada çıkarabildiği  bir kaç yumruğu, yerlerine oturtabilmektedir.  Deccal'ın kahkahaları arkadan duyulurken, dışarıda ise polis sirenleri duyulmaya başlar.

Mehdi, yüzünü darbelerden korumak için kapar. Her yerinde kesikler vardır. Kasları ve organları ezilmektedir.  Zihnine geçmişin hayaletleri girer! Yanan insanlar görür! Deccal'ın ellerinin kesildiği anı görür! Açlık ve sefaletin yok ettiği köylerde gezindiğini görür. Ufak bir bebek görür, Deccal'ın kucağında... Asla evlenemediği için evlat edindiği kızını hatırlar. Onu ölü bulduğu o anı...

Birden gözlerini ateşle açar ve ona vurmakta olan bir yaratıkla göz göze geldiğinde ise içindeki öfkeli ateşi dışarı bırakır! Yaratığın kafası küle döner. Bağırır uzunca! Savaş narasını atar! Görüşüne ne girerse, çıkarttığı kızıl alevlerle onları kavurur!

Ona saldıran bütün yaratıkları, gözlerinden çıkan alevlerle kül etmektedir! Üzerine çullanan lanetlileri birer, ikişer, üçer yakmaktadır. Kiminin bacağı, kiminin kolu...

Sonunda, kanlar içinde ayağa kalkmayı başarır. Evdeki bazı bölümler ve eşyalarda alev almaya başlamıştır! Dışarı kadar çıkan duman, itfaiyenin gelmesine sebep olmuştur.

Alevlerin arasında Deccal'la karşı karşıya kalmışlardır. Odanın her tarafı yanmış et ve kan kokmaktadır.

Deccal ellerini yukarı kaldırır. Avuçlarını birleştirir. Sanskritçe kelimeler söyler. Elinde yılandan bir kırbaç oluşur. Yılanın derisi kemikten dikenlerle çevrilidir. Deccal, onu havada savurup, yere çarptığında ise yeterince zarar görmüş olan bina çöker!

Dışarıdaki kalabalık, çığlıklar içinde kaçışmaya başlar. Yangını söndürmeye çalışan birkaç itfaiye eri, civardaki polislerden birkaçı ve sivillerin onlarcası, birden çöken binanın altında can verir. Yıkılan bina ile birlikte, Deccal ve Mehdi'de taş parçalarının altında kalırlar.

İnsanlar ne olduğunu anlamamış, şaşkın bakışlarla etrafı izlemektedir. Kurtarma ekipleri, binanın altında kalanları çıkarmaya çalışmaktadır. Olay yerine gelen muhabirler felaketten bahsederken, kameralar, İstanbul'un ortasında, sabahın ilk saatlerinde yaşanan trajediyi görüntülemektedir. Birazdan ise objektifleri, yayıncılık tarihinde bir ilke tanıklık edecektir. 

...

37.Bölümün sonu.

DEVAM EDECEK...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder