Hürriyet

6 Aralık 2011 Salı

Miladi 2120 Hicri 1545 ( 34.Bölüm )

34.Bölüm



Yaratıklar Azrail'e korku ile bakarlar. Öleceğini anlayan kuduz köpekler gibi atladılar, ölüm meleğinin üzerine atıldılar. Azrail, gayet sakin kanatalarını ardına açarak, onları kanatları arasına sıkıştırır. Yaratıklar acı çığlıklar içinde donmaya başlar. Tamamen buz kesilirler. Azrail, kanatları ile buzdan bedenleri daha çok sıkar ve paramparça eder! Yere dökülen buz parçalarına bakan Mehdi, kendini toparlayıp, uzandığı yerden ayağa kalkar. Azrail'e:

-Onun canını nasıl aldın?

Azrail cevap vermez ve gitmek için arkasını döner. Mehdi, o an öfkeyle bağırır:

-Küçük kızımın canını nasıl aldın!? Ölmesine nasıl izin verdin!?

Azrail, omzunun üzerinden, bakışlarını Mehdi'ye çevirir. Mehdi, ona doğru yürüyerek:

-Onu sen öldürdün! Ölüm meleği değil misin? Can alan melek sen değil misin? 9 yaşında ki, masum ufacık bir kızın canını nasıl aldın!? Bana öyle bakmayı kes! Cevap ver!

Mehdi, öfke doludur! Yumruklarını sıkar! Gözleri öç almak için bakıyordur! Azrail buna benzer bakışları milyarlarca yıldır görmüştü. Hiç değişmezdi bu bakışlar... Kabullenemeyişin bakışları... İsyan edişin ve nefretin bakışları... 

Mehdi, yerden kırılan sehpanın ayağını alır ve Azrail'in üzerine koşar! Tahtanın kırılmış, sivri ucunu iki eliyle başının üzerinde havaya kaldırıp, bağırır ve Azrail'in üzerine atılır!

Azrail,  arkasını dönecek fırsatı bulamadan, Mehdi elindeki tahta parçasını onun tam sırtına saplar ve olanca gücüyle içeri bastırır! Azrail acıyla bağırarak, yere düşer! Mehdi, yerde yatan Azrail'in üzerinde, ona sapladığı tahtanın daha derinlere nüfuz etmesi için tüm ağırlığıyla yüklenmektedir! Kanatlarının birleştiği noktaya giren tahta, ona büyük acı vermektedir. Mehdi, dişlerini sıkarak:

-Demek ölümsüzsün. Bana gayet ölümlü göründün!

Azrail, ona zarar vermemesi gerektiğini, koruması gerektiğini biliyordur. Böyle emir almıştır ama bu acı... Bu fani bedenin içinde... Onu öldürebilecek seviyededir. Avuçlarını yere koyar ve doğrulmaya çalışır fakat yapamaz. Azrail sadece şunları söyler:

-Kızını ben öldürmedim!

Mehdi,  öfkeyle gülümseyerek:

-Hah! Bundan daha saçma bir şey söyleyemezdin.

Azrail:

-Doğru söylüyorum Mehdi. Kızını Deccal aldı. Benim her doğumdan ve ölümden haberim olur. Bu benim işim! Bir şekilde büyüsü ile beni saf dışı bırakmış olmalı! Olanları ben yapmadım!

Mehdi, biraz sakinleşir. Azrail devam eder:
Milyarlarca yıldır yaşayan bir meleğim ve istesem de yalan söyleyemem. Bana inanman gerekiyor! Şuan Deccal'ın istediği gibi hareket ediyorsun. Seni koruyacak bir meleği öldürüyorsun!

Mehdi, elindeki tahtayı bırakır ve Azrail'in üzerinden iner. Kafası karışmıştır. Öfkesi düşüncelerinin önüne geçmiştir. Azrail ayağa kalkmaya başlar zorlanarak. Mehdi bir anda ona yardım etmesi gerektiğini fark ederek, sırtında saplı olan tahtaya yönelir.

-Dur tamam! Kıpırdama, bunu çıkartacağım... Özür dilerim... Ben... Bu lanet şey çıkmıyor, sıkışmış!

Azrail:

-Uzaklaş! Bunu ben hallederim!

Gücünü toplamakta zorlanmasına rağmen, büyük bir gayretle odaklanır ve tahta parçasını dondurur. Daha sonra sırt kaslarını sıkarak, onu paramparça etmeyi başarır! Çığlıkları sokağa kadar yayılır.

Mehdi, yaptığından pişman ona bakmaktadır. Dudaklarından belli belirsiz dökülür:

-İyi misin?

Azrail, cevap verir dimdik ayakta:

-Birkaç kıymık parçası kaldı bu geçici bedende. Biraz acı ama değil dayanılmayacak kadar fazla!

Sözlerine devam etti, kısa kelime aralığından sonra:

-Bovak'a git! Ama gitmeden önce sana ihtiyacın olanı vereceğim!

Mehdi:

-Ne? Ne vereceksin?


...


34.Bölümün sonu

DEVAM EDECEK...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder