Hürriyet

7 Ekim 2011 Cuma

Miladi 2120 Hicri 1545 ( 5.Bölüm )

5.BÖLÜM



O gecenin bir hafta öncesinde... İstanbul - Levent... Büyükdere Caddesi üzerinde...

Bir zamanlar, büyük firmaların merkez binaları, oteller, konsolosluklar, cafeler ve iş dünyasının seçkin isimlerinin çevrelediği bu yer, şimdilerde en tehlikeli katillerin, uyuşturucu satıcılarının, bağımlıların, fahişelerin ve insan ticaretinin merkezi olmuş durumda. Sapkınlık ve ümitsizliğin yeşerdiği yer...

Eskiden ilkokul olarak hizmet veren ama bugün ise uyuşturucu ve umut tacirlerinin mesken edindiği bir binanın girişindeyiz... Hava rüzgarlı ve yağmurlu... Oldukça uzun boylu, iri bir adam, okul kapısının önünde dikilmekte... Pencerelerden birinden aşağı bakan bir kadını fark eder. Sıradan bir fahişe olduğunu düşünür...

Kapıdaki, iri adamın gözünden...

Kadına bakar... Kadında ona gözlerini kilitlemiş, ağzındaki sakızı, ona işkence eder gibi çiğnemeye devam eder. Bir süre devam eden, karşılıklı bakışmalardan sonra kadın:

-Şşşşttt! Kedinin ciğere baktığı gibi bakıyorsun! Yukarı gelsene!

Adamımız, istifini bozmadan, kadına bakmaya devam eder. Paltosunu yavaşça aralayıp, elini sol bacağına atar. Bacağında, bağlı olan üç tane bıçak vardır. Gözlerini, kadından ayırmadan, parmakların uçları ile bıçakların saplarına dokunur. Sanki ufak bir çocuğun yanağını hafifçe okşar gibi... Gözlerini kapatır... Öndeki... Arkadaki... Ortadaki... Öndeki... Arkadaki... Arkadaki! En arka sıradan çıkarttığı bıçağını, kolunun olanca gücüyle aşağıdan, yukarı hareketle kadının durduğu pencereye fırlatır!  Tam alnının ortasına! Kadın düşer...

Paltosunu düzelten, İri adam, sanki az önce birinin canına kıymamış gibi ifadesiz ve aşırı sakin adımlarla binadan içeri girer. Zemin katı geçip, basamakları yavaşça çıkmaya başlar. Basamaklarda sızmış, bir kaç müptela ve ayyaşın arasından , adımlarını atmaya devam eder. Birinci kata gelir. Kırmızı ışık veren birkaç eski florasanın aydınlatmaya çalıştığı koridorda ilerler. Koridorun sonunda, tam karşısında bir kapı vardır. Kapının önünde ise ayakta duran, ak sakallı, kısa boylu, oldukça zayıf, cübbeli bir adam... Bir hoca...

Hocanın gözünden...

Kendisine doğru ilerleyen, iri adama bakmaktadır.  Ellerini arkasında kavuşturmuş, yakut taşlardan yapılma tesbihini çekmektedir.  İri adam, ona doğru yürürken, koridordaki ölüm sessizliğinde, ayak sesleri yankılanmaktadır. Uzun ve gümüş rengi saçları, bir aslanın yelesi gibi heybetli ve gürdür. Gözlerinin kan kızılı rengi, loş kırmızı ışığa karışmakta ve adamın gözlerini, sanki onlardan akan sisler varmış gibi göstermektedir. Ağız kısmını örten, deri bir ağızlığı vardır... Karanlık renkte ki paltosunun altından, acı dolu ruhların çığlıkları duyulmaktaydı. Bu adamı, bu şekilde çok az kişi görebilirdi. Sadece üçüncü gözü açık olanlar...

İri adamın gözünden...

İri adam, hocanın tam karşısına gelir ve durur. Hocanın karşısında bir dev gibi durmaktadır. Hocanın boyu, onun ancak karın hizasına gelmektedir. Hoca, istifini hiç bozmaz. İri adam yavaşça başını aşağı doğru indidir, gözleri daha kızıl, burnundan alıp, verdiği nefesi daha soğuk... Hoca yavaşça başını yukarı kaldırır. Yaşlı ve kuru dudaklarının arasından, kendi duyacağı kadar fısıldar:

-Bismillahirrahmanirrahim. 


5.Bölümün Sonu
DEVAM EDECEK...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder