Hürriyet

13 Ekim 2011 Perşembe

Miladi 2120 Hicri 1545 ( 11.Bölüm )

11.BÖLÜM


KADEH-İ ŞERİF Hakkında...
Saâdet asrının mutlu günlerinden birinde Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.), yanında ashâbından bazı zâtlar, Medîne'de bir yerden dönmektedir. Benî Sâide Sofası denilen mevkîde istirâhat etmek için otururlar. Allâh Resûlü (s.a.v.), Sehl ibni Sa'd'a (r.a.) dönerek "Yâ Sehl, bize su verir misin?" buyurur. Bu emri canına minnet bilen Hz. Sehl (r.a.) de tahtadan bir kap ile Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile ashâbına su dağıtır.

Sekiz yaşında iken Bedir Gazası'nda babasını şehid veren, Peygamber (s.a.v.)'in vefâtında 15 yaşlarında bir delikanlı olan, hicri 91 yılında 96 yaşında vefât ettiğinde "Medîne'de en son vefât eden sahâbî" unvânını alan Hz. Sehl (r.a.), o gün su ikrâm ettiği ağaçtan mâmûl kadehi hâtıra olarak saklar. Yıllar sonra, bir topluluğun içinde gösterdiğinde , orada bulunan Ömer bin Abdülazîz (k.s.) Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) su içtiği bu kâdeh- i şerîfi ister. Hz. Sehl (r.a.) de kadehi ona hediye eder.

...


En son nerede kalmıştık? Tamam. Hatırladım.

O gece tek davetsiz misafir bu sıradan hırsızlar değildi. Çok daha tehlikeli biri daha vardı. Hırsızlar, gecenin içinden, eve doğru ilerlerken, İram çok önceden içeriye girmişti bile... Evin mahzenine indi.

Ağır adımlarla ilerlerken düşünüyordu:

Gizli geçit neredeydi? Saçma bir soru sorduğunu fark etti. Ne de olsa, gizliydi... Mahzenin bir tarafında, kullanılmayan eşyalar istiflenmişti. Eşyaların hemen karşısında duvara monte edilmiş, tozlu bir kitaplık ve raflarında, ağ ve kurum bağlamış bir kaç kitap vardı. Kitaplığa ilerledi... Bütün filmlerde vardır ya; kitaplığın rafından bir kitap çekersin ve gizli geçit açılır. İram'da böyle düşünmüştü. Kitapları birer birer yerinden oynatmaya başladı. Bütün rafları yere döküyordu. İşe yaramadı... Eşya yığınlarına ilerledi ağırca. Koliler, giysiler, alet çantası, çadır, ekranı çatlak bir televizyon ve bir derin dondurucu...

Dondurucunun etrafı paslı zincirlerle çevriliydi ve dökme demirden bir kilit vurulmuştu. Bu ilginçti. Kim kullanılmayan bir dondurucuyu böylesine kilitler ki?

Kilide baktı! "Anahtar aramakla uğraşmaya gerek yok" diye düşündü ve kilidi, avucunun içine alarak sıkmaya başladı. Elinden, ince dumanlar yükselmeye başladı. Demir yavaşça ısınıyordu. İram, sabırla beklerken, kor halini alan demir, erimeye ve yerlere damlamaya başlamıştı. Dondurucunun kapağını açtı. İçinde görünen hiçbir şey yoktu. İçi derin bir kuyu gibi kapkaranlık ve serindi. Sanki dibi yokmuş gibi...

"Sanırım gizli geçidi buldum" diye içinden geçirdi. Korkmak onun işi değildi... İçeriye atladı! Aşağı düşmesi bir kaç saniyesini aldı. Yere çarptı ve ayağa kalktı.

Gece yarısı olmak üzereydi. Karşısında ki karanlık koridorda ilerledi... Kısık bir ışık... Duvarların arasından, zemine vuran... Işık, zemin taşlarından birini işaret ediyordu.

Ses'in söylediğine göre, kutsal kadeh(Kadeh-i Şerif) taşın içindeydi. Taşı yerinden söktü. Taşın içinde... Ellerini ısıtarak, taşı pişirmeye başladı. Kırılganlığı artan taşı parçaladı. İçinden, alması gerekeni(Kadeh-i Şerif), zarar ermeden söküp aldı. Geri dönme vakti gelmişti.

11.Bölümün sonu.

DEVAM EDECEK...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder