Hürriyet

6 Ekim 2011 Perşembe

Miladi 2120 Hicri 1545 ( 3.Bölüm )

3.BÖLÜM


Birden salondan sesler gelmeye başlar.  Gülüşmeler... Bir kız, birde erkek... Elemanlar, pür dikkat kesilir ve birbirlerine bakarlar. Kapının açıldığını duymamışlardı. Yılın bu ayında, buraya kimse gelmezken, bunlarda kimdi? Ev boş olmalıydı. Birilerinin gelmesi hiç iyi değildi!

2.Eleman (kısık sesle, eliyle sus işareti yaparak) diğerine:

-Sen burada bekle! Sakın ses çıkartma! Ben, bakıp geliyorum. 2.Eleman, salona doğru yavaşça ilerler. 

Mutfaktan, salona bakan kapı eşiğindedir.


2.Elemanın gözünden...

Salonun ortasında, ayakta, birbirine sarılmış genç çift, her şeyden habersiz, şehvetle öpüşüyorlardı. Hırsız, pantolonunun kemerinde taşıdığı silahını yavaşça çıkarttı... Emniyetini düşürdü...  Sağ eliyle tuttuğu tabancasının kabzasını, sol elinden destek alarak sıkıca kavradı. Yukarı kaldırdı... Aklından, geçenler:

 "Daha yukarı... Yavaşça... Sakin... Daha sakin..."

Kafası güzel olduğu için tam nişan alamıyordu.

"Şimdi biraz sola... Oldu galiba... Öldüreyim mi? Bir suçları yok ki... Neden öldüreceğim? Yazık... Yapamam... Ama ya yakalanırsak, ya bu herifte de silah varsa... Polisi arar... Beni öldürür... Beni öldürecek bu pezevenk! Şerefsize bak! Beni öldürecek misin a..cık! Ben seni geberteyim de gör! Yapmamam lazım! Yok... Yazık ya... Ne yazığı be! Tohumuna paramı verdim a..na koyiim!"

Bu düşünceler, hırsızın aklında saniyeler arası gidip, gelir. Durduğu yerden, haykırır!

-Tohumuna para mı verdim a..na koyim! Geber ulan!

Çocuk, arkasından gelen ani sesin şokuyla,  korkudan donup kalır. Daha ağzından bir kelime bile çıkamamıştır ki...

"Blam" İki el daha... "Blam, Blam"

Biri çocuğun omzuna, biri göğsüne, diğeri sol gözüne isabet eden, üç kurşunla kanlar içinde yere yığılır! Kanlar, kızın üzerine sıçrar. Kız, sevgilisine bakarak, çığlık atar! Olduğu yerde, tepinen kızın çığlıkları, hırsızın beynine hançer gibi saplanmaktadır! Hırsız, silahını kıza doğrultur! Tetiği çekecekken, her yer kararır. Karanlık her şeyi örter! Kızın çığlıkları da kesilir. Hırsız elinde silahı, kıpırdamadan, neden her yerin karardığını anlamaya çalışır.

O sırada kafası dumanlı olduğu için, çektiği kokainin, bu karartıya sebep olduğunu düşünür:
"Çok iyi malmış... Kafam çok güzel oldu... Her yeri kapkara görüyorum. Hay anasını, bu tribe daha önce girmemiştim. Karıda sustu... He-hehe... Nerede bu ışıklar? Offf"

...


Işıkları ararken, duvara çarpar... Elleriyle keşfetmeye çalışır...

"Bu, bu duvar değil... Bu ne ya? Bu bir..."

-Aaaagh!!! A-aaaaaaa

Karanlığın içinden biri, hırsızın sağ elini mengene gibi sıkar. Hırsızın, silahı yere düşer... Elinin acısı, uyuşmuş beynine uyarı  sinyalleri göndermekte gecikmez. Elindeki bütün kemikler, tuzla buz olmuştur! Kolunu, dirseğinden tutarak, bağırmaya devam eder. Acıdan kıvranarak, dizleri üzerine çöker... 

3. Bölümün Sonu.
DEVAM EDECEK...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder