Hürriyet

27 Kasım 2011 Pazar

Miladi 2120 Hicri 1545 ( 26.Bölüm )


26.Bölüm


Gece... 

Bovak uyumaktadır. Rüya alemine geçişi başlamak üzeredir. Parça parça kareler gözünün önünde belirmektedir.

Rüya şöyle gelişmektedir (Bovak'ın gözünden) :

Bir ofis odası... Etraf gündüz ve aydınlık. Karşısında Mehdi duruyor. 180 boylarında, zayıf... Yüzü buğulu olduğundan seçilmiyor. Yinede Bovak, onun Mehdi olduğunu biliyor. Bunu hissediyor. Ofis penceresine arkası dönük, Bovak'a bakıyor.  Normalde bu sahneden sonra Deccal, yerin altından yukarı filizlenip, Mehdi'yi dibe çekecek ve rüya sonlanacaktı.

Bovak, rüya bitmeden önce, bulunduğu  yerin neresi olduğunu anlayabileceği herhangi bir ipucu araması gerektiğini hatırlar. Etrafına bakındı... Bir masa, üzerinde evraklar vardı ama yazıları okunmuyordu. Bakır bir levha duvarda asılıydı. Bir ofis dolabı siyah renkte... Diğer duvarlarda çeşitli çerçeveler asılı... Hepsinin yazısı flu olduğundan okunamıyordu.

Bu sırada ayaklarının altında ki zeminde kıpırdanmalar başlamıştı. Deccal çıkmak üzereydi. Zaman azalıyordu. Hemen Mehdi'nin durduğu yöne baktı. Arkasında ki pencereden binalar görünmekteydi. Binalardan birkaçında çok net olmamakla birlikte, tabelalar vardı. Ne yazdığını okumaya çabalıyor ama net olarak göremiyordu.

Yerde sarsıntı ve ufak çatlaklar baş göstermeye başlamıştı. Bovak, Mehdi'nin önünde durduğu pencereye biraz yaklaşabilse, dışarıda ki binaların tabelalarını okuyabilecekti ama adım atamıyordu. Bacakları kilitlenmişti.

Alttan, dikenli kara çalılar yükselmeye başlamıştı. Yarıkların arasından yukarı doğru uzanıyordu. Oda sallanmaya başladı. Duvarlarda ki çerçeveler düşüyordu. Zemin döşemesini parçalayıp, çıkan çalıların arasından bir vücut belirginleşmeye başladı.

Mehdi, camın önünde kıpırdamadan duruyordu. Sanki hiç bir şey olmuyormuş gibi... Bovak, bundan sonra olacağı biliyordu. Deccal beline kadar yerden dışarı çıkıp, Mehdi'yi dibe çekecekti. Sonra Mehdi'nin çığlıkları... Zaten bunlar olduğunda rüya bitecekti.

 Deccal, simsiyah bir kuru ağaç gibi yükseldi beline kadar. Dikenli çalılar ise odanın, duvarlarını ve zeminini kaplayarak, içerideki umudu eziyordu. Deccal, kolunu uzattı, Mehdi'nin omzuna. Onu tuttu sıkıca... Mehdi hareketsiz olanca istifi ile duruyordu.  Deccal, hızla çekti! O sırada Mehdi, çığlık attı! Bir kelime... Bovak, daha önce dikkat etmemişti o kadar bu çığlığa ama o çığlık öylesine, anlamsız bir figan değildi. O çığlık bir kelimeyi sesliyordu... Bakırköy!

Bovak, terler içinde uyandı. Yataktan kalktı ve lavaboya giderek, yüzünü yıkadı. Aynaya baktı, beti benzi atmıştı... Bakırköy dedi... "Bunca zamandır dibimizdeymiş..."

...

26.Bölümün sonu

DEVAM EDECEK...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder