Hürriyet

27 Kasım 2011 Pazar

Masada Olmazsa Olmaz! CocaCola


Tülay'la yemek yiyeceğiz. Mc Donald's Taksim... İkinci kat! Uykusuzum, önceki gece, sabah 04:30'a kadar çalışmışız Erkan'la... Sitenin kampanya hazırlığı ve ben zaten ayakta duramıyorum. Tülay önde, tepsi bende, oturacağız. Derken o kadar dar bir alana denk geliyorum ki... Laptop, orada oturanlardan birinin sandalyesine takılıyor, onu kurtarayım derken, kolaların olduğu tepsi... Aksi şeytan!

"Hooop... Dur dökülme! Yalvarırım, dökülme! Ahaa. Gidiyoor, devriliyoor, gözlerimi kapatayım, yok tutayım. Tutamam! Düşüyor. Hazır ol! Düştü... Döküldü..."

Orada oturan bir çiftin masasına kamikaze dalan kolaları tutamıyorum! Sahne iğrençti... O kolalar havada uçuşurken, huşu içinde seyrediyorum. Donakalmış halde...
Kız, üzerine dökülen buz gibi kolanın serinliği ve siniriyle ayağa sıçrıyor:

-Aaaa-aaay!

Üzerine kola döktüğüm kıza bakıyorum. Büyük ihtimalle o sırada bir "kızıl" deriliyim. İşte geliyor, mahcubiyet cümleleri:   

-Kusura bakmayın! Gerçekten çok özür dilerim. Bir dakika ben sileyim(cebimdeki bütün peçete cephanesini deli gibi kullanıyorum).

Kızın erkek arkadaşı benim ne kadar üzgün olduğumu görüp, büyük bir anlayışla:

-Önemli değil!

Kız, erkek arkadaşına bağırıyor:

-Ne demek önemli değil! Kıçım sırılsıklam oldu!

Ben otomatiğe bağlıyorum o anda:

-Özür dilerim. Çok affedersiniz. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Kusura bakmayın. Özür dilerim. Çok affedersiniz. Kusura bakmayın(bunu bir kaç defa daha tekrarladığıma eminim)...

Çocuk hala çok anlayışlı:

-Olsun sorun değil, olur böyle şeyler.

Kıza kuru bir sandalye veriyorum(tekrar özür dileyerek). Tülay, beni izliyor sakince...
Hemen elimdeki suçlu tepsiyi masaya bırakıp, yerleri temizlemesi için alt kattan birini çağırıyorum. Tekrar iki büyük kola alıyorum. O an aklımdan geçen şey ikinci kere aldığım kolaları tekrar dökmeden yukarı çıkartmak...

Yukarı doğru basamakları dikkatlice çıkıyorum. Kızla, çocuğun yanından geçerken, tekrar gülümseyerek "özür diliyorum" ve Tülay'a doğru gidiyorum. O sakin ve gülümsüyor hafifçe...

İşte o an! Allah'ım bunu tekrar yaşamak istemiyorum! Hayıııııır! Tepsinin direksiyon hakimiyetini kaybediyorum ve masaya koyamadan... Evet! 2.Kez kolaları döküyorum!
O an dünya durdu ve sadece  duyduğum  Tülay'ın sesiydi. Tülay:

-Mehdi hayııır! Lütfen yapmaaa! Dedi ama çok geçti... 

Kolaları bu seferde bizim masaya ve patateslerin üzerine döktüm! Tülay hiç sinirlenmedi bana... Çok anlayışlıydı(her zamanki gibi). Patates tepsisindeki kolaları süzdükten sonra kolalı kızarmış patateslerimizi yedik!Tülay ıslanmış yiyeceklerden nefret eder buna rağmen sırf ben kötü hissetmeyeyim diye buna katlandı.

Ben o sırada söyleniyordum:

-Ne oldu bilmiyorum! Bana ne oldu? Uyumam lazım! Bu bu bu kadar olamaz... Ne olduğunu anlamadım...

Tülay'sa bana önemli olmadığını söyleyerek teselli etti...  Tülay, benim sakarlıklarıma hep anlayışlı olmuştur. Aile olmak, dost olmak işte böyle bir şey! Eşsiz dostum Tülay'a:

Masada olmazsa olmaz! Coca-Cola!      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder