Hürriyet

26 Ocak 2012 Perşembe

BEBEK (5.Bölüm)

Herşeyi anlattım... O gece, yanan odun sobasının yanında, uyuyan ufak misafirimi seyrederken... Ne kadar da huzur dolu uyuyordu.

-Oğlum, keşke sende evlenseydin de, çoluk çocuğa karışsaydın. Mürüvvetini görseydim ölmeden.

-Anneanne ne diyorsun sen? Ne ölmesi? Ooo daha gençsin yaaa. Dur bakalım.

-Metin, ben artık eskisi gibi her yere koşturamıyorum. Bir gün bir yerim ağrımasa, ertesi gün ağrıyor. Sağlığım eskisi gibi değil. Ne yar kaldı sevecek, ne ser kaldı mücadele verecek. Sen daha gençsin. Aslan gibisin. Evlen, yuvanı kur. Yerini bil oğlum.

Biraz duraksadı. Bebeğe baktı.

-Maşallah çokta güzel bebek. Keşke senin olsaydı...

Kafamı bebeğe çevirdim. Anneanneme baktım sonra... Gülümsedim.

-Hadi uzan biraz anneanne. Bende sana portakal soyayım. Kabuklarını da sobanın üzerine koyarız. Mis gibi kokar.

Uzandı... Mutfağa doğru kalktım. Bebek uyuyordu.  Benimde uykum vardı. Şöyle deliksiz bir kaç saat uyuyabilsem... Elimde portakal tabağı, girdim içeriye.

-Anneanne.

Ses yok. Uyumuş mu?  Yorulmuş olmalı bütün gün. Tek başına ev işleri kolay değil. Yoruluyor. Elimdeki tabağı, masaya bıraktım. Üstünü örteyim diye yaklaştım. Boynu ağrıyacak böyle. Başını hafifçe düzelteyim de... "Dur bir dakika"

-Anneanne.

İçime kötü bir his doğdu. Bir aksilik var. Nefes almıyor sanki... 

-Anneanne? Beni duyuyor musun? Anneanne...
Hafifçe omuzlarından sarsmaya başladım. İçimdeki korku gerçek olmasın diye dualar ediyorum.  Zamanın durduğu an derler ya. İşte o an zaman durdu. Gözyaşlarım ise daha yeni başlıyordu.

-Allah'ım lütfen! Hayır! Olmasın bu! Anneanne! Uyan gözünü seveyim! Allah aşkına uyan!
Daha sert sarsıyorum ama hareket etmiyor! Korktuğum başıma geldi! Nefesine bakıyorum. Nabzına... Yok! Olamaz!

-Gitme sakın! Saçmalama! Beni bırakma sakın! Lütfen!

Kapaklanıyorum, onun hareketsiz vücuduna. Gözyaşlarım durmuyor. Kalbim yerinden çıkacak. Mideme sancılar saplanıyor. Hiç ölmeyecekmiş, beni hiç bırakmayacakmış gibi düşündüğüm anneannem... O, benim ailem... Gitti! Öyle bir ağladım ki... Bebeğin sese uyandığını fark etmedim bile. Bana bakıyordu. Sanki anlamıştı... Sanki... Öylece sessiz, beni izliyordu ama gözleri hüzünlü...

Ertesi gün, öğlen namazıyla, en değerli varlığımı toprağa verdim. Komşulardan bir kaçı ve ben... Birde bebeğim. Onu kimseye bırakamamıştım. Soranlara uzunca açıklamak yerine, kendi çocuğum olduğunu söyleyip, insanları savuşturuyordum. O gün cenazede de çok ağladım ama bu sefer sessiz, sedasız... Gözlerim tuzdan yanıncaya kadar... Başsağlığı dileyenler... Toplasan hepsi 4 kişi... Yaşamı boyunca toplayabildiği insan sayısı bu kadar! Neden? Çünkü anneannem düzgün ve iyi bir insandı. Düzgün ve iyi insanların bu dünyada ki son yolculuğunda ancak bu kadar insan oluyor demek. Acımı nefretle bilemeyeceğim. "Allah rahmet eylesin. Mekanın cennet olsun anneanne"...

İşte o gün son sözlerim bunlardı. Sonrasında uzunca yürüdüm ve bebek hiç ağlamadı. Ona yeni aldığım biberonuyla mutlu... Bense yeni kaybımdan dolayı mutsuz. O gün baya yürüdük kısacası...

5.Bölümün Sonu.

DEVAM EDECEK...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder