Hürriyet

12 Eylül 2011 Pazartesi

ANINDA



Bazen öyle birşey olur ki;
İçine ne zaman girdiğinizi anlamadan, içeriye uyum sağlarken bulursunuz kendinizi...
Dünya'ya gözlerimizi ilk açtığımız zamanki gibi...

Nasıl olup bittiğini, ne olduğunu, ne olacağını düşünürken, yıllar geçer. Bırak onu..! Ömür geçer!
Sonra düşünürüz, yaşlılık çadırında demlenen, şekersiz çayımızı yudumlarken... Şeker yasak!

Eğer hafızamız eskilerden, hatırlanacak birşeyler bıraktıysa bize. Düşünürüz...

Hem gözlerimiz dolar bazı anılarda, hem gülümser, hem de köşe başımızdaki saate bakıp, ilaç saatimizi takip ederiz.

Ben aklıma o zaman gelecek kişileri ve anılarımı biliyorum. Bunları düşünürken, çok sevdiğim, sigaramı da içiyor olacağım. Doktorum yasaklasa bile...

Birer birer gözümün önünden geçen sizleri görebiliyorum. Ne kadar muhteşem!

İnsanın bugün, yarın ve yaşlandığında, sevdiklerinin yüzünü gözünün önene getirebilmesi... Ne kadar güzel sevmek onları ve sevilmek.

"Ne kadar güzel sizleri tanımak. Ne kadar güzel anılar" dersiniz, anılarınız size uğradığında. Tıpkı ilk dansınızda, yanlışlıkla ayağına bastığınız, o kıza masumca gülümseyip "affedersin" dediğiniz zamanki gibi...

Yaşlandığınızda, hatırlayabiliyorsanız "her anı güzeldir"...

Anılar bugün bile güzel...

Ben özellikle güzel olanları seçiyorum, hatırlamak için.

İçinizden geldiği kadar içinize değer verin. İçinizden geleni dinleyin. İç sesiniz sizi kısa vadede çok zora sokabilir ama uzun vadede ömrünüzün en güzel anılarını hediye edecektir!

"An"ısız kalmayın..!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder