Saatin ne önemi vardı ki? Şafak sökerken baktım... Ne gerek vardı? Bir kez daha kendimden çıkıp dolaşmaya,yasak caddelerinde üzüntülerin. Arkama eklediğim hüzün vagonlarında kaç yolcu taşıdım? Kaç peronda onları bıraktım? Yolun sonuna gelmek mi zor olmuştu? Başından sonunu bilmemek mi? Daha ümit var! Tükenmedi... MEHDİ VASSETİ
Hürriyet
25 Nisan 2013 Perşembe
CENNET'İN DÜŞÜŞÜ 2.BÖLÜM
CENNET'İN DÜŞÜŞÜ (Asla Anlatılmamış Hikaye)
-Bölüm 2-
Oğlunun yerlere kadar uzayan kuzgun rengi saçlarını, bir şelalenin güçlü ve ferahlatıcı dökülüşüyle okşamış Tanrı ve uzatmıştı ona hediyesini; Dünya'yı...
Şeytan sordu babasına:
-Nedir bu, her şeyin yaratanı?
-Bu buzla kaplı, mavi ve serin küre, Dünya diye anılacak. İçindeki yaratımın adıysa; insan! Cennet tahtı sana büyük bir güç getirecektir lakin gücü kullanmayı bilmeyen hiçbir kralın hükmü sürmez. Yaşamlar yarattım ve yok ettim. İçleri milyonlarca türle dolu galaksiler ve gezegenler var ettim. Ruhsuz kayalar ve bitkilerle dolu çukurlar... Doğduğunda, sana oynaman için fırtına, deprem ve seller verdim ki güçlenip, neşe bulasın. Her seferinde daha iyi yaratır oldum. Kusursuza yakın...
Bu insan, tasvirde bize benzer. İçindeyse Cennet'ten nefese sahiptir. Kendi düşünür, hisseder, karar verir ve benden özellikler taşır. Var olma amacının gerçekleşeceği gün geldi oğlum ama önce son bir sınavın kaldı! Önce onun kralı olacaksın. İnsanı sen yöneteceksin!
Şeytan, çocuksu bir hayal kırıklığıyla:
-Lütfunun bu derecesine haiz olmak bana onur verir baba ama geçtiğim sayısız sınavdan sonra hala güvenine layık olamadım mı ki; beni "insan" adını verdiğin bu yaratıkla sınamak istersin?
Tanrı gülümser:
-Unutma güzellik timsali değerli oğlum! Sen henüz gençliktesin ve Cennet'in yönetimi tecrübesizliği, hatayı kaldıramayacak kadar narindir. Benim yarattığım, bu insanı bile yönetemezsen, burayı nasıl yöneteceksin?
Tanrı, Şeytan'ın ellerini elleri arasına alır ve en derin kuyu kadar dipsiz gözlerine bakar:
-İnsanı senin için yarattım ama bunu o bilmeyecek. İçine, senin bilmediğin bir çok hile de sakladım. Onun kendi iradesi ve aklı var. İnsan senin ilahlığını kabul ederse, Cennet tahtı, bütün güzellikleriyle tamamen senin olur!
Arkasını dönüp, odadan uzaklaştı...
Şeytan ellerinde tuttuğu Dünya'ya ve içinde öylece uyuyan insana kızgın gözlerle bir süre baktı. Sonra bütün hiddetiyle yere fırlattı! Dünya parçalara(kıtalara) bölündü ama dağılmadı. Şeytan daha da kızdı! Belinden, yaşayan ateşle çevrili kırbacını çıkartıp, yerdeki küreye tüm gücüyle vurdu! Onun kırbacı normalde tek dokunuşuyla, gezegenleri kül edecek kudrette idi ama Dünya'ya sadece bir kibrit ateşi kadar (Şeytan'ın bu vuruşu Cennet tarihinde "Magma" diye anılır. Böylece Magma ve lav yatakları oluşmuştur) etki etmişti. Şeytan daha çok hiddetlendi. Bir kere daha vurdu! Sonra bir daha..! Dünya sarsılıyor, hatta acıyla çığlık atıyordu! İç yapısı çok hasar görmüştü ama yok olmamıştı! Tanrı onu sağlam yapmıştı! İçinde ki yaratık(insan) ise hala uyuyor ve sanki etrafında, onu koruyan bir kalkan varmışcasına hiç bir şey duymuyordu.
Sonunda Şeytan durdu, Dünya'yı bu şekilde yok edemeyeceğini anladı ve kırbacını kaldırıp, tekrar kınına soktu. Dünya'nın başında oturup, elini çenesine götürdü. Onu seyretmeye başladı. İçinde uyuyan insana dikti gözlerini. Düşünüyordu...
O sırada Tanrı, insanın kulağına fısıldadı:
-Uyan!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder