Hürriyet

16 Şubat 2012 Perşembe

BEBEK (11.Bölüm)

İstanbul, Beşiktaş. Tülay’la Hakan’ın evi…

-Anlamadım Hakan?

Evin içinde, bir o yana, bir bu yana, sinirle dolaşan Hakan; başını iki elinin arasına alır önce, çenesini ovuşturur sonra. Tülay’a dönerek:
-Ya işler kötü işte. Bu ayın maaşını tam alamayacağım. “Önümüzdeki ay hesaplaşırız” dedi. Ne deseydim?

-Hakan delirtme beni! Ne demek “ne deseydim?”

Oflama ile bütünleşik, yarım bir nefesin ardından…

-Hakan “Benimde ödemelerim var. Evin kredisi var. Ona göre hesabım var” diyeceksin!

Hakan sakinliğini korumaya çalışsa da… Yapamaz ve bağırarak:
-Yaa sen neden anlamak istemiyorsun? İşler kötü diyorum! Tülay, adam dükkânı kapatmayı düşünüyor zaten. Bu durumda nasıl derim? Bende biliyorum herhalde istemeyi ama zamanı değil!

Tülay kaşlarını çatar, elinin sırtlarını beline koyar:

-Zamanı ne zaman Hakan! Söyle! Ne zaman Hakan? Sevgili patronun ne zaman verirse o zaman mı Hakan?

Hakan’dan cevap gelmez. Kısa bir sessizlik…  

Tülay:
- Braavooo. Pr-raavvooo demek istiyorum sana. Ben bir şey demiyorum. Nasıl istersen öyle yap Hakan.

Hakan ses tonunu düşürerek devam eder. Bu tartışmayı uzatmak istemiyordur.
-Sevgilim, pazartesi konuşurum. Tamam mı?

Tülay “Allah’ım sana geliyorum” modunda gözlerini yukarı devirerek:
-İlle benim dürtmem mi lazım? Sen düşünemiyor musun?

Hakan iki elini yukarı açar ve gözlerini de tabiî ki… 
-Allaaah. Ne alakası var. Ben sana bir şey anlatıyorum. Evin kredisi var derim, kalanını isterim pazartesi. Niye uzatıyorsun ki?

Sesini o da azaltarak ve hafif imalı şekilde gülümseyerek:
-Ben uzatmıyorum aşkım. Her seferinde aynısı oluyor. Beni delirtiyorsun sonra ”tamam yaparım” diyorsun. Neden ben demeden yapmak aklına gelmiyor Hakan?

Hakan tekli koltuğa oturmuş, başını ellerinin arasına almıştır. Eline kumandayı alır ve kanalları aramaya başlar. Tülay, sinirle mutfağa doğru yönelir. Giderken:
-Ben karışmıyorum Hakan. Nasıl istersen öyle yap.

Hakan ellerini açarak:
-Allah Allah.

İşte o sırada Allah olaya müdahale eder. Tülay’ın cep telefonu çalar. Arayan “ben”imdir. Salondaki koltukta, Hakan’ın yanında olan telefonu Hakan alır. Numaramı görünce seslenir:
-Metin arıyor.

Tülay mutfaktan cevap verir:
-Eee açsana aşkım. Mutfaktayım.

Hakan, telefonu açar.
-Alo.

Ben, mutlu olduğum anlarda sesime yerleşen, o hafif cıvık ifadeyle:
-Naber Hakan’ım?

-İyi. Sen napıyorsun?

-Ne olsun işte. Aynı iş güç. Siz napıyorsunuz?

-Oturuyoruz bizde. Bugün izinliydim. Tülay’da yeni geldi. Dur geliyor, veriyorum. Hadi görüşürüz.

-Görüşürüz Hakan’ım. Kendine iyi bak.

-Sende…

Telefonu Tülay alır. Gülümseyerek:
-Canım ne haber?

-İyiyim hayatım. Sen nasılsın bakalım?

-Ay sorma. Sevgilimle uğraşıyorum.

-Niye? Ne oldu yine?

-Yaa. Maaşının yarısını vermiş patronu. Kalan yarısını önümüzdeki ay demiş. Bu nasıl bir rahatlıktır? Hiç düşünmüyor. Bu adam evlendi, borcu harcı var. Beyimizde” tamam” demiş.

-Nasıl vermiyor? Cebinden versin(bende az değilim. Tülay’ı iyice fitilliyorum). Sanki parası yok.

-Yokmuş! Neyse artık ben karışmak istemiyorum canım.

Hakan’ın yanı başında geçen bu konuşma, onun kumanda butonlarına daha sert basarak ve Tülay’a hafif sert bakmasıyla yön değiştirir.

-Sen neler yaptın? Anlat bakalım.

-Valla tatlım, aynı… İş yerinde biraz sorunlar var. Şu Zekiye geri zekalısı yüzünden.

-Geri zekalı! Takma kafana ya, boş ver. Gerçi sana diyorum ama bizim işyerinde de durum aynı. Hakan’da bana çok kızıyor. Kendimi üzüyorum diye…

-Kocan haklı. “Boşver“ demeyi öğrenmek lazım tatlım.

-Evet hayatım. Öğrenemedik. Acaba bunun bir kursu falan var mı(gülümseme)?

-Bilmiyorum tatlım(gülümseme)

-Gülay sende kalmış geçen gün.

-Evet. Biliyorsun, anneannemi kaybettikten sonra biraz dağıldım(bebekten bahsetmek için aramıştım ama vazgeçmiştim. O an doğru zaman değilmiş gibi geldi). Sağolsun o gece yanımdaydı. Yalnız kalmak istemiyordum. Gülay’ımı çok seviyorum. Seni de çok seviyorum tatlım.


Yeri gelmişken…

Tülay ve Gülay’a… Nasıl anlatsam? İkisini de çok seviyorum. Dosttan öte(Gülay’ın dediği gibi) bir sevgi bu. Masumca… Art niyetsiz ve azalmaksızın devam eden bir sevgi. Korumaya değer bir sevgi. İnsanlar hep ailesini seçemediğini söylerler. Bu yanlış! Ben ailemi seçtim! Bu hayatım boyunca yaptığım en fevkalade seçimdi. Aramızda çok güzel, sağlam bağlar var. Onlara aşığım. Güzel ailem, onlar benim.


Telefon görüşmemiz, sevgi sözcükleri ve gündelik konulara getirilen yorumlarla devam etti. Hakan’a tekrar selam söyleyerek, telefonu kapattım. İçimde, yarının heyecanı. Akşam, beni aradıklarını Gülay’a anlatacaktım ve sabah olduğunda ise ya bebek sahibi olacak ya da olmayacağıma karar vermiş olacaktım. 

11.Bölümün Sonu.

DEVAM EDECEK...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder