Hürriyet

22 Temmuz 2011 Cuma

BARDA



Cuma akşamı işten çıktığınızda, kullanmaktan en nefret ettiğim ulaşım türü; demiryolu... Şehir içi trenlerden nefret ediyorum.

Çıkışta,Dorock'a gidecektim ama üşendim ve eve döndüm. 
Cuma akşamları için eğlence planınız yoksa, kendinizi eve atmakta, tercih edilebilir seçeneklerden.

İlkokul çağlarımda, cuma akşamları, cumartesi erken kalkmamak demekti.

Ortaokul çağlarımda,geç  saatlere kadar televizyon seyretmek.

Lise çağlarımda, Gökhan'larda kalıp, sabaha kadar içmek(kola ve sigara)

Üniversite yada yüksek okul tecrübem olmadı (Allah'a şükür).

Şimdi ise cuma akşamları, istediğini yapabildiğin kadar yapabilmek demek!

Şuan bir barda olmayı isterdim. Peki ama tam olarak nasıl bir bar ve ben orada nasıl görünüyorum?
Şimdi ben hayal edeceğim, sizde bana katılabilirsiniz. Hayalimde ki barın sokağına giriyorum.
Kapısından girmeden daha, sokağa, Chill Out, Hard Rock, Heavy Metal ve Gothic Metal'in aktığı, karanlık(loş demiyorum. Sadece etrafa saçılan az ve tam seçilemeyen ışık huzmeleri )bir giriş, kapıdan içeri adım attıktan sonra tam ortada efsane gibi duran, siyah camdan, kare şeklindeki  dans pisti, pistin yanlarında mor neon ışıklarını her tarafa saçan spotlar var.

Ayaklarımda, koyu kahve rengi kovboy botlarım,üzerimde siyah uzun deri bir pardösü, mat siyah dar kesim bir gömlek var. Sakalım en az dört günlük. Ağzımda ki sigaram, filtrenin tam ucundan, kuru dudaklarıma yapışmış ve uzayan kül topağı, ağırlına yenik düşüp, sol botumun, burun kısmına düşüyor. Tam o sırada, Björk -Army Of Me çalıyor.

Sahneye doğru, etrafa bakarak ilerlerken zemine bakıyorum. Ayaklarımın altında vatoz ve köpekbalıkları yüzüyor.  Zemin bir akvaryum! Tedirgin ama nefes kontrollü adımlarımı koruyorum...

Yukarıda... Tavan çok yüksek, en az on metre var. Karanlık, derinliğe belirsizlik kattığından, bana daha yüksekte olabileceğini düşündürüyor. Yukarıdan sarkan, zincirler ve kafesler var. İçleri boş...

Bar nerede? Dilim damağım kurudu. Dark içmem lazım!

Taştan koltuklar var. Taht gibi... Hemen sahnenin etrafında... Birine oturuyorum.

Her şey kararıyor... En ufak bir ışık taneciği bile parıldamıyor. Taş koltuğum çatlamaya ve yarılmaya başlıyor! Isınıyor! Ateş var! Yarıkların içine bakıyorum, içlerinden ateş yukarı tırmanıyor! Ayağa kalkmak istiyorum! Yarıklardan çıkan ateşler, birer ısrarcı ele dönüşüp, beni çekiyor, oturmam için!
Deri ceketim yanıyor!

Büyük bir gürültü! Sahne zemini, yanardağ ağzı gibi patlıyor! İçinden lavlar fışkırıyor! Bir kısmı ayaklarıma...

-Hay a...na koyiiim! Bağırıyorum, kalkmak istiyorum! Kollarımı tutan alevler derime işlemek üzere, canım yanıyor!

-Ha s...tir! O ne?!

Sahnenin zemininden fışkıran lavlar şekil alıyor. Bir insan bedeni sanki... Bir kadın!

-Tanrım! Hayatımda gördüğüm en güzel kadın!

Alevler, ellerimi bıraktı. Kadına doğru ilerliyorum. O beni istiyor. Bende onu... Aşık oldum! Elini, suratıma uzatıyor ve yanağımı okşuyor... Öpüşüyoruz!

Gözlerimi kapatıyorum. Dudakları çok sıcak ve tatlı... En son hatırladığım buydu...

Sonra hep karanlık ve...

Cehennemden geri dönmeden önce, en son hatırladıklarım bunlar...

Şimdi şu barın kapısından girmeye hazırım.

 Müzik... İçeri giriyorum.

Klos Nomi-Cold Song çalıyor...

...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder